Başbakan Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda gerçekten tarihî bir konuşma yaptı. BM'de 'yeniden yapılanma' gereğinden bahseden Başbakan Erdoğan, dünyaya şöyle seslendi: 'Açıkça söylemek zorundayım ki, Birleşmiş Milletler bugün insanlığın umutlarını, geleceğini tehdit eden korkulara galip kılacak bir liderlik sergileyemiyor...'
Sadece kendi ülkesinden ve bölgesinden değil, bir 'küresel aktör' olarak dünyadaki kritik meselelerden söz eden Erdoğan, karizması, kürsüdeki rahatlığı, konulara hâkimiyeti ve verdiği evrensel mesajlarıyla dikkati çekiyordu. Dünya kamuoyu, 'Vizyonunuzu yenilemeniz şart' diye haykıran Türkiye Başbakanı'nın bu cihanşümûl çağrısına bigâne kalmamalıdır.
1919'da İsviçre'de, 'Cemiyet- i Akvam' (Milletler Cemiyeti) adıyla kurulduğu devreyi de değerlendirirsek, BM'nin bir asra yaklaşan bir zaman diliminde, kendisine bağlanan ümitleri genellikle karşılayamadığını ve insanlık âlemini büyük bir sukût-u hayâle uğrattığını söyleyebiliriz. Her şeyden önce, BM, esas vazifesi olan 'barışı koruma'yı sağlayamamıştır.
BM'nin sözümona 'Barış Gücü'nün ne kadar taraflı davrandığı; özellikle ırk ve din ayırımı yaptığı bilinen bir gerçektir. 1995 yılında Bosna'daki 'barış gücü'nün nasıl bir 'Sırp ve Hırvat gücü' gibi çalıştığını bizzat müşahede etmiştim. 'Srebrenitsa Soykırımı', BM Barış Gücü desteğiyle yapılmıştır.
Aynı şekilde, BM, başta Güvenlik Konseyi olmak üzere çeşitli organlarıyla âdil olmamış ve 'bütün üyelerinin egemen ve eşit olduğu ilkesi'ni ihlâl etmiştir. Bizce, Başbakan Erdoğan'ın en önemli mesajı, BM'nin belli ülkelerin çıkarları ve vesayeti istikametinde değil, bütün insanlığı korumayı esas almak üzere yeniden yapılanmak zorunda olduğunu belirtmesidir.