Trakya ve İstanbul'da meydana gelen yağışlar sebebiyle, büyük felaketlerle karşı karşıya kaldık. Önceki yıllarda da taşan Ayamama Deresi, saatte 90 kilogramlık yağışı taşıyamadı. Meydana gelen sel, Basın Ekspres Yolu'nu kapladı. Bu acı olay beni yıllar öncesine götürdü. 9 Temmuz 1995 günü, yine böyle aşırı bir yağışın sonunda, bu dere taşmıştı. SABAH ve atv'nin binası da Ayamama Deresi'nin yan tarafındaydı. Sel suları binanın bodrum katını doldurmuştu. Hiç unutmuyorum atv'de Ali Kırca beline kadar suda haberleri sunmaya çalışıyordu. O günlerin genel yayın yönetmeni Zafer Mutlu ve ekibi, ertesi günkü gazeteyi Hürriyet'te hazırlamışlardı. Aradan 14 yıl geçti. Ne yazık ki tablo aynı değil, daha vahim. Şimdi herkes birbirini suçluyor. 26 kişi öldükten sonra neye yarar? İstanbul'un sel felaketine karşı bir hazırlık planı yok. Sele, dere yatağının sürekli yapılan binalarla sıkıştırılması ve buna karşın yeterli önlem alınmaması yol açtı. Bu üzücü sonuç da, doğayı ve çevreyi nasıl hoyratça kullandığımızı gösteriyor.
Son 30 yıllık verilerle yağış tahmini yaparak, yapılaşmayı kontrol edebilirdik. Kentlerimizi ve altyapılarını planlarken daha dikkatli olmalıyız. Bunların altında çarpık kentleşme politikasının yattığını hepimiz biliyoruz. En kısa sürede dereler ıslah edilmeli. Kısacası derenin intikamı ağır oldu. Bence anında kurtarma hareketine girişmemek de felaketin boyutunu büyüttü. Burada beni üzen olaylardan biri de yağmacılar. İnsanlıktan nasibini almamış olan bu yüzsüzler, mağazaların depolarını ve selin sürüklediği eşyaları yağmaladılar. Sakın şunu unutmayın. Yumurta sepetinde nasıl çürük yumurtalar varsa, bizim insanlarımızın içinde de çürükler var. Böylelerini ayıklamalıyız. Trakya'yı ve İstanbul'u etkileyen selin yaraları, insanlarımızın gösterdiği büyük dayanışmayla sarılmaya çalışılıyor. Geliyorum diyen böyle bir felakete karşı gereken tedbirler alınabilseydi, herhalde karşımızdaki tablo bu şekilde acı olmayacaktı.
Sele karşı önlem
Yeni öğretim yılının başladığı günlerde, özellikle Trakya ve İstanbul'daki okullarımızda "sel sendromu" yaşanacak. Sel sonrası öğrencilerimizin ve velilerimizin yaşadığı huzursuzluk bir süre daha devam edebilir. Bu bölgelerdeki öğretmenlerimiz, onlara karşı anlayışlı davranmalı.
Gençler karmaşık tepki verebilir. Bu psikolojik tepkilerin uzun sürmesi halinde bir uzlaşmaya başvurmalıyız. Seller hakkında okullarımızda ders olarak öğrencilerimize, okul dışında da insanlarımıza bilgi verilmelidir. Şunu kabul etmeliyiz ki, hayat devam ediyor. Yaşamın getirdiği kuralları, yapmamız gereken işleri her yağmur yağdığsssında, sel olur diye erteleyemeyiz.