Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Almanya ne yapacak?

Euro krizi Avrupa Birliği'ni ciddi biçimde sarsmaya devam ediyor. Krizin geldiği aşamada iki önemli gelişmenin altını çizmekte yarar var.
Birincisi, istikrar paktı ve kemer sıkma politikası, istenilen sonuçları vermiyor. Yunanistan örneği, herkesi yanılttı. Gerekli yapısal reformları uygulamayıp, sadece ücret kesintilerini yapan Yunan hükümetleri, sanki istikrar paktını ve kurtarma paketini iyi uygulamadığı için sonuç alamıyor gibi gözüktü. Oysa bu politika çerçevesinde ödevlerini iyi yapan İrlanda, İspanya gibi ülkeler, yaklaşık bir buçuk yıldır kemer sıkmalarına rağmen ne büyüme, ne de işsizliğin hafiflemesi gibi işaretler göremediler.
Sadece kamu harcamalarını kısarak ve bütçe açıklarını küçülterek büyüme sağlamak mümkün olmayacak. Buna paralel olarak bir de sosyal boyutta ciddi gerginlik yaşanıyor. AB seçmenleri, yegâne krizden kurtulma sistemi olarak kendilerine İstikrar Paktı'nın sunulmasını reddediyorlar. AB içinde yapılan bütün seçimler, seçmenin bu politikaya karşı olduğunu gösteriyor. İktidarlar değişiyor, en önemlisi Fransa'da başkanlık seçimlerinde 17 yıl sonra bir Sosyalist aday başarıya ulaştı.
Federal Almanya'da da hükümet, eyalet seçimleriyle ciddi bir uyarı aldı. Schleswig- Holstein'daki seçim yenilgisinden sonra, Almanya'nın en büyük eyaleti olan Nord Rhein Westphalen seçimleri de, iki hafta önce iktidarın büyük ortağı ve Şansölye Merkel'in partisi CDU'nun ciddi oy kaybını tescil etti.
Eyalet seçimleri, Alman politikasında son derece önemli bir yer tutuyorlar, ancak hükümetin değişmesi için parlamento seçimlerini beklemek gerekiyor. Ulusal düzeyde, Şansölye Merkel hala popülerliğini ve "güvenilir siyasetçi" görüntüsünü sürdürüyor. En büyük rakibi SPD'nin, Gerhard Schröder'den sonra kendisine güçlü bir lider hala bulamamış olması da, Merkel'in elini güçlendiren unsurlar arasında...

Almanya'nın eurodan kazancı

Ne var ki, AB içindeki tüm ortaklarından ve kendi muhalefetinden aldığı tepkiler sonucu, Angela Merkel de "büyüme konusunda adım atılabileceğini" açıkladı. Son iki haftadır, Alman Şansölyesi bir "büyüme paktı" hazırlanmasına olumlu yaklaşacağının mesajlarını veriyor. O demeç vermediğinde, hükümetin iki numaralı ismi Wolfgang Schäuble devreye girerek olumlu mesaj vermeyi sürdürüyor. Şansölye, esasen İstikrar Paktı'nı ortaklarıyla tekrar müzakereye açmak istemiyor. Böyle bir müzakereyi onaylamayacağını ilk görüşmelerinde Hollande'ın yüzüne açıkça söyledi. Ancak Chicago'daki NATO zirvesi öncesinde "büyüme" ile "tasarruf" birbirlerini reddeden değil, tamamlayan unsurlardır diyen gene Angela Merkel oldu...
Almanya, bugün itibarıyla AB'nin hem büyüme motoru, hem de karar alıcısı durumuna gelmiş bulunuyor. Alman ekonomisi, bu başarısını AB'nin varlığına borçlu... Financial Times'ta Arvind Subramanian'ın geçen hafta belirttiği gibi, Avrupa Tek Parası, Alman ekonomisine inanılmaz büyüklükte iki avantaj sağlıyor: AB sermayesinin odak noktası ve inanılmaz düşük faizlerle borçlanabiliyor; öte yandan kendisinden zayıf ve kendisine bağımlı ortaklarla son derece yüksek rekabete sahip bir döviz kurundan yararlanıyor.
Alman hükümeti, bu olguların farkında ve euro sisteminin devamı için ortaklarına daha çekici bir büyüme perspektifi sunmak zorunda... AB ülkeleri bu defa, eskiden olduğu gibi kısa zamanda uzun vadeli bir strateji oluşturabilecekler mi? Yapabilirler, ancak zaman giderek daralıyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA