Fransız seçmenler, yarın sandıklara giderek Cumhurbaşkanlarını seçmek için oy kullanacaklar. Seçimler iki turlu yapılıyor, ikinci tura ilk turda en fazla oy alan iki aday katılabiliyor. Bu seçime ilk turda, yeterli halk temsilcisinin desteğini alabilmiş olan on aday katılacak. İkinci tura kalacak olanlar neredeyse şimdiden belli... Bütün kamuoyu yoklamaları, ilk turda Nicolas Sarkozy'nin ve sosyalist François Hollande'ın rakiplerinin önüne geçerek ikinci tura kalacaklarını gösteriyor. Her ikisinin de toplam olarak, oyların yüzde altmışına yakın bir bölümünü alacakları tahmin ediliyor.
İlk turda kimin önde geleceği konusunda ise, son iki aydır kamuoyu yoklamaları çok değişik sonuçlar verdi. Kimine göre Sarkozy, kimine göre Hollande birinci sırada yer alıyor. Ancak her iki adayın da yüzde yirmi sekiz-yirmi dokuza yakın oy alacakları belirginleşmiş bulunuyor.
İkinci tur için yapılan tüm kamuoyu anketleri ise, altı aydır hiç değişmeyen bir sonuç verdi: Başkan Sarkozy, ikinci turda yeniden seçilemeyecek... Bu konuda hiçbir araştırma, ortaya Sarkozy'nin kazanabildiği bir senaryo koymadı. Sadece ne kadar oy farkıyla kaybedeceği konusunda değişik sonuçlar çıktı, orada da, en iyi ihtimalle altı puan, en kötü ihtimalle de yirmi puan farkla seçimleri kaybedeceği öngörüldü.
Sarkozy, biraz da umutsuzluğun verdiği hırsla son derece aktif bir seçim kampanyası yürüttü. Seçim kampanyasını, 2007'de olduğu gibi "güvenlik" ve "kaçak göçü engelleme" gibi temalar üzerine kurması, çok sayıda siyaset bilimci tarafından yanlış bir taktik olarak değerlendiriliyor. Gerçi bu yaklaşımıyla bir ara yüzde yirmilerde görünen aşırı sağ aday Marine Le Pen'den en az beş puan oy almış bulunuyor, ne var ki merkezdeki oylar, bu üsluptan ürkerek daha ziyade Hollande tarafına meyletmiş gibi duruyorlar.
Yeni bir başkan ufukta...
François Hollande, bugüne dek yerel yönetim ve milletvekilliği dışında hiçbir görev almamış bir aday. Hükümet tecrübesi yok, ayrıca çok sağlam "sol" bir geleneği olan Sosyalist parti tabanını memnun etmek için, AB sosyal demokrasisinde pek alışık olmadığımız "anti-kapitalist" bir söyleme sahip... Euro krizinde ise, daha "Keynesçi", kamu yatırımlarıyla ekonominin canlandırılmasını sağlayacak bir çözüme taraftar, sadece bütçe harcamalarını kısarak başarı sağlanamayacağını düşünüyor.
Bu yönleriyle hem Angela Merkel'in, hem de AB'nin diğer hükümet başkanlarının gözünü korkuttu. Nicolas Sarkozy, rakibinin tecrübe eksikliğini, AB'nin içinde bulunduğu zor durumu ve kriz yönetimi konusundaki kendi başarısını öne çıkaran bir kampanya yürütebilse, belki genel eğilimi değiştirebilirdi. Bugün artık tüm beklentisini birinci turda en fazla oy alan aday olarak öne çıkıp, ikinci tura dek iki haftada dengeleri değiştirmeye odaklamış bulunuyor. Beşinci cumhuriyet kurulduğundan beri, ikinci turda daima kaybettiği görünen bir adayın seçimlerden galip çıktığı vaki değil. Ne var ki, "hiçbir seçim son oylar sayılmadan kazanılmaz" gerçeğini de unutmamak gerekiyor.
François Hollande seçilirse, AB konusunda neler yapabilecek bilinmiyor. Ancak ciddi değişiklikler yapabilmesi de kolay değil. Geleneksel Fransa/ Almanya işbirliğinin Hollande'ın seçilmesinden olumsuz etkileneceğini de kimse tahmin etmiyor. Tüm çabasına ve Hollande'ın bütün dezavantajlarına rağmen, ilk turda bile Başkan Sarkozy'nin seçimi önde bitirmesi sürpriz olacak.