İlki 1989 yılında çıkmıştı, ben daha üniversite sıralarındaydım. Türkiye'nin 1987 yılında yaptığı başvuruya Avrupa Komisyonu' nun hazırladığı önemli doküman. "Komisyon görüşü" diye çevrilmişti, kimsenin hangi komisyon, ne görüşü, pek fazla bilgisi yoktu.
Sonraları anlaşıldı ki AB'nin Türkiye'nin üyelik başvurusu için hazırladığı değerlendirme raporuymuş ve de pek iç açıcı şeyler söylemezmiş. 1997 yılında, Lüksemburg zirvesi faciasını yaşadığımız ve ilişkilerimizi askıya aldığımız dönemde, her yıl "değerlendirme raporları" yazılmasını AB kararlaştırdı. Hattâ kimi zaman, Avrupa Parlamentosu görüşlerini de katarsak, altı ayda bir değerlendirilir olduk.
Anladığınız gibi "İlerleme Raporu" adlı AB değerlendirmesinden bahsediyorum. 2005 yılında üyelik müzakerelerinin açılmasına kadar bu raporun açıklanması, her yıl birinci haber olur, çok ciddi tartışmalara, değerlendirmelere vesile olurdu. Müzakereler açılıp da AB ayak sürümeye başladığında, gündemdeki yeri biraz gerilere düştü. Bunun temelinde, özellikle Güney Kıbrıs konusunda AB ile yaşadığımız fikir ayrılığı ve bunun yarattığı siyasi tıkanma oldu.
Avrupa Komisyonu, genelde üye devletlerden aldığı işaretle, genelde İlerleme Raporu'nun ilk taslaklarını bir hafta ya da on gün gibi bir süre önce, medyaya sızdırırdı. Son dakikaya kadar ambargolu olması gereken kısımlar bile, eğer Bakanlar Konseyi'nde genel kabul gördüyse, Brüksel kaynaklı bir takım ilişkiler sayesinde ele geçirilir, medyaya yansıtılırdı.
Bu işleyişin en folklorik yönü de, "büyük çabalarla ele geçirdiğimiz İlerleme Raporu..." diye, Komisyon'un sızdırdığı taslağı internet ortamına ya da medyaya taşımak olurdu. Bugüne dek bu tür bir haber yapmamış AB muhabiri hemen hemen hiç yoktur. Komisyon, raporu önceden sızdırarak, hem kamuoyunun ilk tepkisini hafifletmiş olur hem de gerçek rapor yayınlandığında, araya sıkışan önemli değişikliklerin pek de dikkat çekmeden sessizce geçiştirilmesini sağlardı.
Dengeli bir rapor
Bu defa Komisyon, raporun içeriğini çok geç sızdırdı ancak çok kısıtlı olanakları zorlamak pahasına bilgi edinmek mümkün oldu. Bir kere İlerleme raporu, üyelik müzakerelerinin tümünü kapsayan alanları ayrıntılı biçimde inceleyen, otuz beş faslın da analizini yapan bir belge niteliği taşır. Bir anlamda AB, güneşin altında var olan her türlü gelişmeyi değerlendirir. AB hukuku ile uygunluğunu saptar ve bunu Komisyon aracılığı ile Bakanlar Konseyi'nin görüşüne sunar.
Bu açıdan bakıldığında, raporun saptamaları, bu defa da Türkiye'nin varmış olduğu çok yüksek bütünleşme düzeyini gösteriyor. Klasik bir Komisyon üslubu içinde hazırlanmış olduğu için esas olarak yapılanlar değil yapılmayanlara ve var olan engellere işaret edilmiş bir belge olacağını da gözden kaçırmamak lazım.
Bazı bölümleri, Komisyon sadece teknik açıdan olan biteni ele aldığı için, muhtemelen gülümseyerek okuyabileceğimiz sayfalar olacaktır. İşgücünün serbest dolaşımı konusu, sanki bu husus bazı üye devletlerin kâbus olarak gördükleri bir konu değilmişçesine, Komisyon Türkiye'nin bu konuda AB müktesebatına yaklaşmak için çalışma yapmadığından bahsetmek zorundadır. Bu nedenle teknik değerlendirme hem Türkiye'nin hem AB'nin tutumlarını değerlendirmez, sadece Türkiye'nin AB hukukuna ne kadar uyum sağladığını saptar.
Tabii kimilerini çok üzebilir ancak anlaşılan o ki, raporda son anayasa değişiklikleri ve bunların getirdiği yeni çerçeve, AB tarafından olumlu bulunan, özgürlüklerin alanını genişleteceği varsayılan hususların başında geliyor.
Önemli olan, bu teknik değerlendirmenin yanı sıra yayınlanacak olan Strateji Belgesidir. O belgede, çok daha siyasi bir değerlendirme yapılacaktır. Bu değerlendirmenin de ne olacağı, Komiserlerin yapacakları son toplantıda belirginleşecek, üye ülkelerin kartlarının masaya nasıl açılacağı ortaya çıkacaktır.
Raporun öğrenebildiğimiz içeriği, Türkiye- AB ilişkileri konusunda Avrupa Komisyonu'nun teknik anlamda beklenmedik, olumsuz analizler yapmadığı yönünde... Genelde dengeli olacağını varsayabileceğimiz İlerleme Raporu, önümüzdeki dört veya beş hafta, AB içinde Türkiye'nin tahmin ettiğimizden daha fazla tartışılacağı bir dönem başlatmaktadır.