CHP'de bir türlü sular durulmuyor. CHP Milletvekilleri, Süheyl Batum, Birgül Ayman Güler, Dilek Akagün Yılmaz, Gürkut Acar, Milletvekili Ahmet Toptaş ve Oktay Ekşi TBMM'de ortak bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantının ana teması demokratikleşme paketiydi. Aslında asıl mesele başörtüsünün kamu dairelerinde serbest bırakılmasıydı. Bu vekiller, Kılıçdaroğlu'nun "kamuda başörtüsünün serbest bırakılmasına" yeteri kadar itiraz etmediklerini düşünüp günlerdir bir basın açıklaması yapmayı istiyorlardı.
Lakin Kılıçdaroğlu'nun muhalefetiyle karşılaştılar ve toplantıyı ileri bir tarihte yapılması konusunda uzlaştılar. Fakat ne olduysa toplantıyı yapmaya karar verdiler. Hatta Kılıçdaroğlu'nun son dakika bile "toplantıyı yapmayın" demesine rağmen basın açıklaması yaptılar.
Özellikle son dönemlerde Kılıçdaroğlu'nun muhafazakâr tabana yeşil ışık yakma çabaları parti içerisindeki ulusalcı milletvekillerini oldukça rahatsız etmişti. Zaman zaman bu rahatsızlıklarını hissettiren ulusalcı vekiller parti disiplinini hiçe sayıp bu toplantıyı düzenlediler.
Hatta Süheyl Batum'un toplantı esnasında "Biz, partinin içindeki farklı görüşleri ifade etmek için burada değiliz. Biz partinin görüşlerini ifade etme imkanına sahip olan milletvekili arkadaşlarım olarak söylüyoruz" diye söylemesi de oldukça manidardı. Çünkü siyasi partilerde, parti görüşlerini ya parti sözcüleri açıklar ya da genel başkanlar.
CHP'nin "Ortodoks ulusalcı kanadı" olarak tanımlanabilecek isimler bu toplantıyı "Demokratikleşme Paketi"ne karşı yaptıklarını ifade etti ancak asıl sebebin "Başörtüsüne kamuda özgürlük" olduğu sözlerinden anlaşıldı.
Birgül Ayman Güler'in, "kesinlikle kabul edilemez" bulduğu kamuda başörtüsü serbestisiyle ilgili sözlerinin ardından Süheyl Batum da "Göreceksiniz neler yapacağımızı!" tehdidini savurdu.
Başörtülü memurların olmasına "cinnet" derecesinde karşı çıkmak, aslında bir CHP klasiği. Ancak yine de Baykal döneminde başlayan çeşitli "türban" açılımlarının ve toplumsal taleplerin CHP'yi de dönüştüreceğine inanmanın saflık olacağını gördük bir kez daha.
CHP'nin ulusalcıları aynen şunları söyledi: "AKP'nin sahip olduğumuz ulusal varlığımızı, laik devlet ilkesi temelindeki hak ve özgürlüklerimizi ortadan kaldırmasına izin vermeyeceğimizi ilan ediyoruz. 30 Eylül 2013 Paketi, gerçekleştirmeye çalıştığı karşı-devrimin son adımıdır" dedi.
Paket'teki kamuda başörtüsü serbestliği getiren ve Andımız'ı kaldıran maddelerin CHP'yi bu kadar "derin"den sarsacağı tahmin edilememişti.
Öyle ki Demokratikleşme Paketi'ndeki başörtüsü düzenlemesine, "Cumhuriyet ve kadın özgürlüğünün kazanımlarının ortadan kaldırılması olarak görüyoruz" diyen Birgül Ayman Güler, "Bu yanlıştan dönülmesi için her türlü girişimde bulunacağız. Demokratikleşme paketi adı altında gelen paket, kamu görevlisi kadının dini simge taşıma paketidir. Bu yönüyle laik devlet ilkesini ihlal etmiştir. Demokratikleşme değil, cezalandırma paketidir. Bu düzenlemenin kabul edilemeyeceği fikri, Genel Başkanımızdan en sıradan üyeye kadar ortak fikrimizdir" şeklinde konuştu. Güler, Kılıçdaroğlu'nu da işin içine dahil ederek özetle, getirilen özgürlüklerin "kabul edilemeyeceğini" söyledi.
Öyle ki CHP milletvekillerinin tavrı " Yasaklarımızı kaldıramazsınız, kime ne kadar özgürlük lazımsa onu da biz veririz" edasındaydı. CHP'liler, "Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, AKP'nin sahip olduğumuz, laik devlet ilkesi temelindeki hak ve özgürlüklerimizi ortadan kaldırmasına izin vermeyeceğimizi ilan ediyoruz" dediler.
Bu bile CHP'nin, hak ve özgürlükler konusunda "zihinsel" olarak 1930'lardan günümüze bir adım bile yaklaşmadığın göstermeye yeter maalesef.
AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca:
CHP bir türlü parti olamıyor!
"CHP maalesef, toplumdaki talepleri ve dönüşümü bir türlü okuyamıyor. Partide her kafadan bir ses çıkıyor. Demokratikleşme Paketi'ndeki getirilerin, birçok toplumsal kesim tarafından olumlu karşılandığını bile göremiyorlar. Dolayısıyla CHP özgürlüklere karşı çıkarak hala yasakları savunuyor.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Prof. Dr Bekir Berat Özipek
İnsanların anadillerini kullanabilmelerinin alanının genişletilmesini veya diledikleri gibi giyinebilmelerini kendi temel hak ve özgürlüklerinin ortadan kaldırılması olarak algılayan ruh hali, tam da şikayet ettiğimiz o totaliter, tektipleştirici zihniyeti ve başörtülü kadınlarla veya Kürtlerle eşit vatandaş olmayı hazmedemeyişi ifade ediyor.