Bazen modern hayat, şair Nesimi'nin dizeleri gibi yansır:
"Kahçıkarımgökyüzüne,seyrederim alemi
Kahinerimyeryüzüne,seyrederalem beni"
Örneğin eğer bir astronot falan değilseniz, uçağın gökyüzüne süzülüşü sırasında, önce insanların, sonra mekanların, giderek yeryüzünün bütünün 'küçülme duygusu', insanda tuhaflık yaratır.
Bir 'gelip geçicilik' hali. Ayaklarınızın yerden kesilmesiyle birlikte, yani gökyüzünden bakıldığında, küçülen yeryüzünde; bireysel dünyamızın da paralel küçüldüğünü hissederiz. Hatta bazen büyük sanılan dertlerin bile, aslında ne de küçük olduğunu.
***
Çünkü insan bu yeryüzünde misafir. Zorbalık da kalıcı olamaz. Zorbaların zulmü yanına kar kalmaz. Kadim anlayış ile
'kul göreceğini, mutlak görür'.
İyiliği ise zaten
'Halik bilmezse, malik bilir'. Sonuç: İnsan misafirdir.
Ayrıca, ne etseniz, ne yapsanız, bu ömrün neresinden tutsanız; yaşamak serüveninde nasıl davransanız, eninde sonunda gidicisiniz. Kalıcı değil.
Kalıcılık, ancak insanın ömründe yeryüzü payına düşenlere karşı gösterdiği tutumla ilgili.
Günümüz insanlığının, nedense uzaktan
'sadece ilgileniyormuş' gibi göründüğü,
'iyi insan' olabilmekle yani. Ancak
'iyi insanlıkla, üretilenle' baki kalınır, bu gök kubbe altında.
***
Üstelik en uzun yaşam bile, göreceli, çok kısa. Amerikan varoluşcu psikiyatristleri, insanda
'ölüm farkındalığı' yaratmak,
'faniliğini' hatırlatmak için, terapide kara bir tahtaya tebeşirle beyaz çizgi çektirirler. Sonra o çizgiyi çekene,
'çizgi üzerinde doğum noktanı işaretle' derler. Terapi gören kafasına göre bir noktayı işaretler. Sonra derler ki;
'haydi bakalım şimdi de ölüm noktanı işaretle'. Siz olsanız, nereyi işaretlersiniz! Olsa olsa, kara tahtanın en ucunu! İnsanda farkındalık yaratma amaçlı bu yöntemde, terapiye katılan kara tahta önünde, bilinçaltı şok yaşar. Yani aniden
'misafirliğini' hatırlar.
***
Şimdi BBC'nin sitesinde yeni bir uygulama var. Dünyanın en güvenilir haber ajansı BBC'nin Türkçe hazırlanan internet sitesine de girdiğinizde, şaşırtıcı sürpriz ile karşılaşıyorsunuz.
BBC soruyor:
'Siz acaba kaçıncı insansınız?' diye. Çünkü dünya nüfusunun önümüzdeki günlerde 7 milyara ulaşması bekleniyormuş. Tarihin çok önemli bölümünde çok yavaş artan nüfus, son 50 yılda iki kattan daha fazla artmış. Bu da BBC gibi meraklı bir kuruluşu kışkırtmış.
"İnsanın hikayesinde, siz nerede yer alıyorsunuz?" diye soruyor.
Ya da
"7 milyar kişi arasında, siz hangi sıradasınız?" diye...
***
BBC, sormakla kalmamış. BM Nüfus Birimi'nin verilerinden yararlanmış. Bir de bilim adamı Carl Haub'un M.Ö. 50000'den bu yana, dünyada kaç kişinin yaşadığını tahmin etmek için kullandığı metodolojiye dayalı hesaplama sistemini kullanmış. Siz sisteme girip doğum tarihinizi
'gün, ay, yıl' olarak yazıyorsunuz.
Tıklıyorsunuz. Doğduğunuzda, tahmini olarak dünyada kaçıncı insan olduğunuzu, ayrıca o ana kadar tarih boyunca yeryüzünün kaç insana ev sahipliği yaptığını hesaplayıp, yazıveriyor.
İlk sonuç, siz doğduğunuz tarihte sağ olan kişilerin tahmini sayısı. İkinci sonuç ise Carl Haub yöntemiyle bir hesaplama.
***
Şahsen baktım. 1959 yılında doğduğumda, dünyada o an yaşayan tahmini
"2.995.509.243"üncü kişiymişim. Şimdi 7 milyara ulaşmaya ramak kalan dünya nüfusu, o yıllarda 3 milyar civarındaymış. Doğduğumda yeryüzü, o ana kadar "
76.608.934.696" kişiye tarih boyu ev sahipliği yapmış. İnsan hayata gök kubbe üstündeymiş gibi bir hisle bu noktadan bakınca tuhaflaşıyor. Gözünüzde büyüyen dertleriniz küçülüyor.
O anda, sadece çok esaslı bir soru düşüyor vicdanınıza:
Hayat rolünüzün hakkını verdiniz mi? Yeteneklerinizi kullandınız mı? Sevgiyi bildiniz mi?
En temeli,
'iyi insan olabildiniz mi?', 'Erdemli çizgide yaşadınız mı?'
Çünkü unutmayın:
'Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!'
Ayrıca şairin dediği gibi;
"Vardırelbetteanlamıölümünde
Amainsananlamazkiölmedenönce"
Belki de mesele, biraz da bu anlamı yaşarken keşfetmekte...