Seçim döneminde Ege sayfalarımızın kısıtlı olması nedeniyle, zorunlu olarak sevgili okurlardan bir süreliğine uzak kalmıştık. Yeniden sıcak bir merhaba.
Dönüşen Türkiye tablosunda; AK Parti Cumhuriyet tarihinde sürekli oylarını artırarak, üst üste üç genel seçim kazanan ilk parti olma özelliğiyle; bir yandan büyük bir zaferin altına imza atarken, diğer yandan da kendisine oy vermeyenlere karşı, ciddi bir 'demokrasi' sorumluluğu sırtlandı. Kabul edelim ki çizdiği liderlik profiliyle, AK Parti'nin büyük başarısının mimarı Tayyip Erdoğan'dır; ustalıklı yeni balkon konuşmasıyla da, 'uzlaşmanın', Türkiye'nin normalleşme sürecine gireceğinin ilk sinyallerini veren Erdoğan. Dileğimiz her cephede, seçim sürecinin sığlaşan, bazen düzeyin düştüğü, hatta yerlerde süründüğü çizgiden hızla uzaklaşılarak, siyasal yaklaşımların ülkenin gerçek sorunlarına yönelmesi.
Siyasetçilerin ve ülke insanının, artık karşılıklı 'ötekileşme', 'ötekileştirme' eğiliminden vazgeçmesi.
Buruk başarı
Seçime CHP açısından bakıldığında, ortada ilginç bir tablo var. CHP oylarını ülke çapında yüzde 5 oranında artırsa da, bu çok buruk bir başarı.
Aslında bu artışı, bir başarı olarak yorumlamak da sahici olmaz.
CHP şapkasını önüne koyarak düşünmeli.
Elbette partinin içi hareketlenecek. Hareketlendi bile. Hatta yeni lider arayışlarını başlatmak isteyenler de olacak. Ama kanımca CHP'nin sorunu liderlikte değil. Kemal Kılıçdaroğlu çok çalıştı, bu anlamda da bir sorun yok. Sorun CHP'nin, Türkiye'nin 'değişim sürecinde', bir türlü bu değişimin önünde gidip, onu yönlendirememesidir. CHP, bunun üzerine düşünmeli.
CHP'nin sorunu 'liderlik' değil, 'ideolojiktir'. CHP aslında bu açıdan, 'yeni CHP' olamadı; bir yandan Sezgin Tanrıkulu gibi özgürlükçü isimleri parlamentoya taşırken, diğer yandan Süleyman Demirel önerili, katı vesayetçi merkez sağdan gelen, örneğin Aytun Çıray gibi isimleri, aynı potada eritmek istedi. Yani 'her eğilimi', 'ortaklaşmış, değişen Türkiye ile uyumlu, özgürlükçü bir ideoloji'de buluşturmadan yakalamaya çalışan bir görüntü çizdi. Bu görüntü ve söylem, ancak Kılıçdaroğlu'nun çabasıyla, yüzde 5 oranında bir katkı getirdi.
Ergenekon'un küçümsenmesinin, hatta zaman zaman o çizgiyle utanç verici uzlaşmanın, CHP'ye hiçbir iyilik getirmediği de anlaşıldı. Sosyal demokrasi; tüm dünyada 'evrensel sol değerlerde' buluşurken, CHP'nin sağcı isimlerden beklentisi; belki küçük Demokrat Parti oylarını çekmek için ince oportünist bir ayardı; ama görülüyor ki bu da CHP'ye bir şey katmadı.
Değişim olmadı
Yani CHP değişen kadrosuyla, değişen 'yeni bir CHP olamadı'.
Ama aynı CHP, bu eksikliklerini değerlendirerek, kendi içinde özeleştiri gerçekleştirip, önümüzdeki sürece gerçek anlamda 'yenilenmiş bir CHP' mantığı ile damga vurabilir.
Çünkü Türkiye'nin askerlerin yaptığı anayasadan kurtulması gerekiyor. Artık uzlaşma yoluyla daha özgürlükçü, rejimin temel ilkeleriyle de çelişmeyecek, demokrasinin sınırlarının genişleyeceği yeni bir anayasa ihtiyacı var. CHP bu sürece olumlu yaklaşır ve sağduyulu bir şekilde katkı koyarsa, önümüzdeki süreçte gerçekten 'yeni CHP' olur.
Türkiye artık, binlerce gencini yitirdiği, ülke işsizler ile doluyken milyarlarca dolarını toprağa gömdüğü, uğursuz kirli iç savaşı bitirerek, Kürt meselesini barışla sonlandırmak zorunda.
Dünyada benzeri sorunların çözümünün somut örnekleri var. Belki kolay bir süreç olmayacak, belki üzerinde sakince çok tartışılması gerekecek ama artık bir kişinin daha ölmemesi gerekiyor. Türkiye'de Kürt sorununun çözülmesi, ülkenin barışla kucaklaşması gerekiyor. CHP bu döneme katkı koyan, süreci yönlendiren noktada durursa, önümüzdeki dönemin güçlenen partisi olabilir.
Çözüme katkı
Bu CHP'nin son şansı. Bunu yapmadığı takdirde, aldığı oyları da, hızla yitirebilir.
MHP'nin barajın altında kalmamasına sevindim. MHP'nin de kendi aşırı milliyetçi söylemlerini gözden geçirerek, yeni anayasa sürecine ve Kürt sorununun çözümüne katkı koyması şart. Yeni anayasa sürecinde ve Kürt sorununun çözümünde BDP, önümüzdeki dönemin anahtar partisi. AK Parti'den sonra, 36 bağımsız milletvekili ile seçimin en başarılı partisi zaten BDP'dir. AK Parti, uzlaşma çabasını akılcı şekilde yoğunlaştırırsa, önümüzdeki süreçte yeni anayasa kapısını açacak anahtarların en önemlisi yine BDP olacak. Umudumuz, kutuplaşmadan hızla uzaklaşılan, yeni anayasa üzerinde mutabakat sağlama başarısı gösteren, Kürt meselesini çözerek, barışla kucaklaşmış bir Türkiye tablosudur.
Dileriz öyle olur.