Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Godot gelecek mi?

Bilmiyorum farkında mıyız, farkında mısınız? Türkiye'de insanların, kurumların, grupların; birbirinden uzaklaşmanın ötesinde, giderek ciddi bir 'kutuplaşmayı' yansıtan halleri; çok rahatsız edici, algı bulanıklığına neden olan, umutsuzluk yaratan bir noktaya ulaştı sanki.
Belki de 'asırlık ezberlerin' bozulmasından kaynaklanıyor bu durum. Yine de her şeyin, birbirine karıştığı; tüm kavramların içinin; yanılsamalar, yanılgılar, yanıltmalar ile boşaltıldığı günümüzde; sanki ruh hallerimiz şirimizin ustalarından Gülten Akın'ın, "Ah kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya" dizelerindeki gibi. Evet vakit yok. Vakit tamam. İnce şeyleri anlamaktan vazgeçtik. Birbirimizi, ötekini, bir başkasını anlamaya, dinlemeye, empati yapmaya da, hiç vakit kalmadı sanki. Herkesin herkesi mahkum ettiği bir dünyaya mahkum olduk. Uçlara ayrılmış bir ülke tablosuna. İnsan Gülten Akın'ın dizeleri arasından günümüze bakınca, "gündelik telaş" içinde, durmadan sağduyudan uzaklaşan yerlere savrulduğumuzu hissediyor. Godot'yu bekler gibi, durmadan bir şeyleri bekliyoruz hepimiz...


***

Bir zamanlar ünlü bir sinema yönetmeni anlatmıştı. Geçmiş yıllarda ünlü olan bir kadın oyuncumuz, yeni filminin çekileceği sete, vaktinden erken gelmiş. Henüz film çekimi için hazırlıklar tam değilmiş. Bir süre sette beklemişler... Kadın oyuncumuz sıkılmış ve sormuş:
-Neyi bekliyoruz?
Setteki asistanlardan biri gülümseyerek yanıtlamış:
-Godot'yu bekliyoruz...
Kadın oyuncumuz yine sormuş:
-Bu Godot da, kim? Yeni kameraman mı?
İnsanı gülümseten bu yaşanmış hikaye bir yana, aslında Godot'nun kim olduğu zaten belli değil. "Godot'yu Beklerken" adlı tiyatro oyununu, İrlandalı büyük yazar Samuel Beckett yaratmıştı. İnsanlar bu tiyatro oyununda da, "hiçbir zaman gerçekte gelmeyecek olan" Godot'yu beklerler. Samuel Beckett'ın "Godot'yu Beklerken" adlı eseri, belki de anlamsız bir bekleyişin, insanı amaçsızlaştırdığını, güvenlik duygusunu zedelediğini anlatır.
***
Kendi kendilerine yenilmiş insanların, Godot adında ne olduğunu bilinmeyen bir kimseyi beklemeleri aslında ne çok trajikse; 'uçlara bölünmüş' insanlar görüntüsü de, o derece umutsuzluk verici. Belki bizler de; hem büyük yazar Samuel Beckett'in hepimizi beklettiği ve kadın oyuncumuzun beklediği gibi, Godot'yu bekliyoruz. Ama Godot gelmeyecek. Türkiye büyük bir ülke, beklemek yerine gelecekten hep umutlu olmak gerekli.
Çetin Altan ustanın deyimiyle, 'enseyi karartmanın anlamı yok'.


YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA