ABD, bir yandan "Büyük Ortadoğu Projesi"ni olgunlaştırmaya uğraşırken öte yandan "Koalisyon Güçleri" ile birlikte Irak'ta demokratik bir rejimin şartlarını, altyapısını sağlamaya çalıştığı bu günlerde sürpriz bir gelişmeyle karşılaşacağını pek fazla hesaba katmamış olmalı ki; Şii isyanının son dakikasına kadar Şiilerle iyi ilişkiler kurmayıp isyan sonrasındaki "güç kullanarak" çözüm arayışını yeğlemekte... Oysa, 350 gün boyunca Şiilerle bu uzlaşmayı sağlayabilir, amacına aylar önce ulaşabilirdi.
ABD'nin Irak stratejisini belirleyen "Şahinler"i maalesef Irak bulmacasını çözebilmede yetersiz kalmışlardır. "1 Mart 2003" öncesi ve sonrasında Türkiye ile ilişkilerinin seyrini iyi ayarlayamadıkları gibi... "1 mart kararına rağmen, Türkiye'yi incitecek beyanlardan kaçınalım, günün birinde Türkiye'ye yeniden ihtiyaç duyabiliriz" tarzı bir yöntem izlemesi gerekirken, aşırı sitemkar beyanlarla, Kürt grupların radikal ve taşkın siyasetine, eylemlerine göz yumulmuş olması Türkiye'nin haklı olarak mesafeli duruşuna yol açmıştır. Türkiye'nin, Türkmenlerin, Şiilerin ve Sünnilerin hassasiyetlerine yeterince önem verebilmiş olsalardı, bu gün Irak'ta demokratik bir rejim kurulmuş ve ağır aksak da olsa işlemekte olurdu.
ABD ve Batı dünyası açısından, bölge dinamiklerindeki sürpriz gelişmeler; ABD'nin geleceğe dönük hülyalarını ya da hegemonya amaçlı beklentilerini olabilirlikten öteye sürüklemektedir. Hatta bölgedeki gelişmeler ABD ve Avrupa için olası riskler de içermekte olabilir. Yani, "Büyük Ortadoğu Projesi"nin yerine "Büyük Arap İttifakı" veya "Ortadoğu İttifakı" doğabilir. Böylesi bir "kabus" Batının tüm stratejilerini altüst edebilir. Şii isyanını öngöremeyen stratejistler, böylesi bir ittifakında doğabilme olasılığını dikkate almayabilirler. Oysa stratejiler öngörülerle desteklendiğinde bölge dinamiklerineve ihtiyaçlarına cevap verebilecekse gelecek vaat edebilir.