Oscar tarihinin 85 yılında görülmemiş birçok şey, bu yıl bir araya geldi. En genç (9 yaşında) ve en yaşlı (86 yaşında) oyuncu adayları... Aday filmlerin bir bölümünün açıkça gündelik Amerikan politikasıyla iç içeliği... Ve bunlardan ikisinin (ki biri en iyi film seçildi) yönetmenlerinin aday listesine girememesi.
Aslında çok sürpriz yoktu.
Ben Affleck oyuncu-yapımcıyönetmen olarak sırtlandığı "Argo" filmi için yönetmen adayı olamazken, filmi en iyi film seçildi. O da yapımcı sıfatıyla çıktığı kürsüde dünyaya seslenmek ve filmini övmek fırsatını buldu.
Yanıbaşında bu yıl filmi olmasa da "Argo"ya parasını yatırmış 'yapımcı' George Clooney olduğu halde!... Böylece "Argo," Oscar tarihinde yönetmeni aday bile olmayan ilk 'en iyi film' oldu!. Beklentileri doğrulayan diğer ödüller, "Lincoln"la (tam üçüncü kez) Daniel Day-Lewis'in, "Umut Işığım"la Jennifer Lawrence'in oyuncu ödülleriydi.
Böylece kadın oyuncu dalında aday Emmanuelle Riva (o gece 86 yaşına bastı) ve Quvenzhane Wallis (9), elleri boş döndüler. Ama adaylıkları şunu kanıtladı: İnsan 8'inden 80'ine her yaşta başarıya ulaşabilir, zirveye çıkabilir.
Bundan güzel mesaj mı olur? En iyi yönetmen sürpriz oldu. Ang Lee, "Pi'nin Yaşamı" ile Spielberg, David O'Russell ve kimilerinin umduğu Michael Haneke'nin önüne geçip ödülü kucakladı.
Yardımcı erkek dalında Alman soyuncu Christoph Waltz, "Zincirsiz"le ödülü alarak sürpiz yaptı sayılabilir. Yardımcı kadında ise Anne Hathaway beklentileri doğruladı ve ödülü kaptı. Ve gecenin sonunda, son takdimci Jack Nicholson asıl sürprizi yaptı, Beyaz Saray'a bağlandı. Şaka gibi gözüken olay gerçekti: En iyi filmi bizzat Michelle Obama zarfı açıp okudu: Argo. Böylece biri Lincoln'u anlatırken, öbür ikisi Amerikan askeri ve CIA'nın İran'dan Pakistan'a ortak operasyonlarını gösteren filmlerin bulunduğu bir yılın ne denli politik olduğu, bizzat Başkan tarafından tescil edilmiş oldu.
Ve dünyaya "siyasette de, sinemada da ABD lider!" mesajı yollandı. Hem de büyük bir ustalıkla...