Yarın da yazacağız... Ertesi gün de...
Karadeniz insanı tıpkı Karadeniz gibi... Bir bakıyorsunuz... Durgun.
"Barıştan, sevgiden" bahsediyor.
Bir bakıyorsunuz... İçinde fırtınalar esiyor... Sesini yükseltiyor:
- Barış iyidir... Barışı istiyoruz... Başbakan'ı destekliyoruz... Ama barış olacak diye onları sevmek zorunda mıyız?
"Onları" derken... "Kimleri" kastediyorlar?
"Kürtleri" mi?
Aldığımız yanıt:
- Kürtler'le sorunumuz yok... Burada Kürt çok... Yıllardır birlikteyiz... Kardeş gibiyiz.
- Öyleyse... Kimler?
- Onlar işte... BDP milletvekilleri... Onları sevmeye mecbur muyuz?.. Karar versinler... Ya teröristle kucaklaşsınlar ya da Karadenizli ile.
- Yani... Karadeniz'e gelmesinler mi?
- Başka yerlere gitsinler... Karadeniz farklı... Buraya gelmeleri için zaman erken.
Kahvede... Lokantada... Minibüs durağında... Sokakta... Çarşıda "aynı hassasiyet."
BDP milletvekillerinin "PKK'lılarla kucaklaşması" Karadeniz'de büyük öfke yaratmış.
BDP milletvekilleri "Sinop'tan geri dönmekle... Karadeniz'e gelmemekle" doğrusunu yapmışlar.