Biz "yıkılmalı" diyoruz ama... Türkiye'de "yıkmanın" bazen "yapmaktan da zor olduğunu" iyi biliyoruz.
Erdal Şafak da yine pazar günü "ben Başbakan... Bakan... Belediye Başkanı olsam" diye yazıyordu:
- Şurayı yıkarım, burayı yıkarım.
Aradık "zor yıkarsın" dedik.
***
Denizli'de de bir
"ucube" vardı... Belediye yıkacaktı.
Bina sahibi, yıkımı engellemek için üstüne
"uyduruk bir minare" yaptı.
Ve medya manşeti çekti:
- Din düşmanı belediye başkanı.
***
Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi, yıkmakta kararlıydı.
Bina sahibi bu defa, dış cepheye Atatürk'ün portresini yaptırdı.
Medya yine manşeti çekti:
- Atatürk düşmanı başkan.
***
Nihat Zeybekçi yılmadı... Yıkım ekibini yolladı.
Ama bu defa önüne
"Bölge İdare Mahkemesi" çıktı.
O engeli aştı "Danıştay engeliyle" karşılaştı.
***
Nihat Bey sonunda "ucubeyi" yıktı ama... Anasından emdiği süt burnundan geldi.
Aziz Nesin yaşasa ve bu olayın hikâyesini yazsaydı... TV'lerde dizi yapılır ve reyting rekoru kırardı.