Turgut Özal ile Esat Kıratlıoğlu "bürokrasiden" çok eski arkadaştılar.
"Namaza bile" birlikte giderlerdi.
Onlardan... Turgut Bey, Esat Bey, Korkut Özal, Prof. Nevzat Yalçıntaş ve çevrelerinden "takunyalılar" diye bahsedilirdi.
***
Siyasette
"yolları" ayrıldı.
Özal
"iktidardaydı... Başbakan'dı."
Kıratlıoğlu da
"muhalefetteydi... DYP'nin seçim işleri başkanıydı."
Özal bir gün İspanya'ya uçarken demeç verdi.
DYP yönetimi hakkında
"ağır sözler söyledi."
Kıratlıoğlu da
"ağır bir karşılık" verdi:
- Turgut kudurmuş... Yurda dönünce onu karantinaya almak lazım.
***
Dün Kıratlıoğlu'na sorduk:
- Bu sözlerinizden dolayı Özal sizi mahkemeye vermişti... Ne oldu?
- Bugünün parasıyla 15 bin liraya mahkûm oldum.
***
Senelerce küs kaldılar.
Cumhurbaşkanı Özal bir gün bize
"siyaset nankör bir uğraş" demişti:
- En yakın arkadaşların bile arasının açıldığı olur... Benimle Esat'ın küslüğümüz gibi.
***
Özal'ın bu sözlerini Kıratlığolu'na iletmiştik.
Esat Bey duygulanmıştı.
Ve demişti ki:
- Cumhurbaşkanı'nın davetlerine prensip olarak katılmıyoruz... Ama sana böyle dediyse, Özal'ın ilk davetine gideceğim.
Ve gitti.
***
"Gerisini" Kıratlıoğlu anlatsın:
Çankaya'da, davet salonunda Özal'ın etrafı kalabalıktı.
Bir ara Özal'la karşı karşıya geldik... Önce birbirimizi süzdük... Sonra aynı anda ikimiz de kollarımızı açtık, kucaklaştık.
***
Özal, Esat Bey'in kulağına demiş ki:
- Esat, o söylediğin laflar hiç olacak şey miydi?
- Değildi ama... Sen de hak etmiştin.
- Neyse... İkimizinki de yanlıştı.
***
Esat Kıratlıoğlu:
- İşte bu şekilde barıştık... Aradan 1-2 ay geçti geçmedi, Turgut Bey vefat etti... Azizim siyasette ölçüyü kaçırmamak lazım... Sonra toparlamak-barışmak zor oluyor.