"Nabza göre şerbet vermek" deyimi, Türk siyasetine "ne zaman" girdi?
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu bir konuşma yaptı. (1956)
Konuşması "belkemiksiz, omurgasız aydınlara tepki" konuşmasıydı.
***
Feyzioğlu, konuşmasının bir yerinde dedi ki:
- Türk milleti
"söylenen" değil,
"söyleyen" aydınlara muhtaçtır.
***
Konuşmanın bir başka yerinde de
"öğrencilerinden" isteğini vurguladı:
- Asla
"nabza göre şerbet sunan, kötüye zararlıya fetva veren sözde aydın" haline gelmeyelim.
***
Feyzioğlu'nun
"tarihi konuşması" oldukça uzun.
Siyasi iktidar bu söylemden rahatsız oldu.
"SBF Dekanı ve İdare Hukuku Profesörü" Turhan Feyzioğlu,
"Maarif Vekili" tarafından,
"Bakanlık emrine" alındı.
Yani
"görevine son verildi."
***
Sonra Prof. Feyzioğlu
"siyasi bir yıldız oldu."
Meclis'e girdi.
Parti başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı yaptı.
Torunu Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Hoca.
***
Dün
"nabza göre şerbet vermeyen" bir aydından, Yargıtay 6'ncı Ceza Dairesi Başkanlığı'ndan emekliye ayrılan Mustafa Aydın'dan bahsettik.
Mustafa Bey
"yargı-siyaset" ilişkisinden ve
"yargıdaki saygınlık kaybından" yakındı.
Gördük ki
"bir söyle bin ah işit" misali, bu konuda
"topumun her kesiminde öyle derin bir rahatsızlık" var ki.
***
Öyleyse
"konuya" devam.
Devam ederken de
"söylenen" değil
"söyleyen" ve
"nabza göre şerbet sunmayan", ayrıca
"kötüye zararlıya fetva veren sınıfından olmayan" iki kişiyle konuşma ihtiyacını duyduk.
Biri
Oltan Sungurlu.
Diğeri
Hikmet Sami Türk.