Evliya Çelebi "Seyahatname" sinde diyor ki:
- Bağları bahçeleri, havası suyu öyle güzel ki, bu şehirde iki gün kalan, üçüncü gün âşık olur.
Zaten kent de adını "aşktan" alıyor.
Eskiden "Diyar-ı Uşşak" imiş.
Yani "Âşıklar yurdu."
***
Kent "tarih kokuyor."
Nereye baksanız "değişik çağlardan" anılarla dolu.
Ya da "yakın tarihten" eserlerle.
Kurtuluş Savaşı'nda Yunan Başkomutanı General Trikopis'in tutsak edildiği yer de burası.
***
Mustafa Kemal "Trikopis'in elini uzun uzun sıkıyor" ve soruyor:
- Oturun General... Sizin için ne yapabilirim?
- Durumumu karıma duyurur musunuz? Mustafa Kemal hemen "General'in arzusu yerine getirilsin" talimatını veriyor.
Ve tekrar Trikopis'e dönüyor:
- Harp bir talih oyunudur General... Siz vazifenizi yaptınız... Müsterih olunuz.
***
Kenti gezerken sanki "tarihin içinde bir gezinti" yapıyorsunuz.
Sokakta "cirit oynayan gencin" heykeli var.
Belediye Başkanı'nın odasında yine "cirit" resmi. "Ata sporu cirit" Uşak'ta yaşıyor.
Tam 27 "cirit takımı" var.
***
Biz "kent müze gibi" deyince...
Vali Kayhan Kavas "projesini" anlattı:
* Gar binamız 1896'da yapılmış... 2'nci Abdülhamit'ten kalma.
* Atatürk trenle 7 kez gelmiş.
* Gar binasını ve çevresini müze haline getireceğiz.
* Tren gelip gitmeye devam edecek... Çevrede halı kilim müzesi, kent müzesi, arkeoloji müzesi olacak.
***
Meclis Başkanı Köksal Toptan sordu:
- Vali Bey, müzede "kara tren" de olacak mı?
- Elbette sayın Başkanım... Hem de çalışır durumda... Sefer bile yapacak.