Dün sabah konuştuğumuz sırada Deniz Baykal "gazeteleri okumuştu."
Hem de "iyi okumuştu."
Bize "şu yazar şunu yazmış, bu yazar bunu" gibi sözler söyledi.
Dedik ki:
- Okumuşsunuzdur... Medyada "CHP muhalefet yapamadığı için, muhalefet görevi medyaya düştü... Doğan grubuna" gibi yazılar da var.
Deniz Baykal "bunlar boş laflar" diye söze başladı:
- Şaban Dişli olayını kim ortaya çıkardı?.. CHP.
- Deniz Feneri'ni de biz ortaya çıkarmadık mı?
- Olayı takip ettik... Arkadaşlarımız orada... İddianameyi biz ortaya koyduk.
***
Toplumda "yaygın bir kanaat" vardı.
CHP'ye, CHP'nin muhalefetine dair.
CHP'nin "yetersiz kaldığı" yorumları mevcuttu.
Belki de o yüzden son zamanlarda "CHP gaza bastı."
Deniz Baykal:
- Son haftalarda gündemi CHP belirliyor... Olayların akışını CHP yönlendiriyor... Yalan mı?
- Önümüzdeki döneme ait yol haritanız nedir?
- Söğüt'e gideceğim... Sonra Hüseyin Gazi'ye... Oralarda önemli şeyler söyleyeceğim... Ardından Meclis açılacak... Bak neler yapacağız.
- Neler yapacaksınız?
Baykal başladı saymaya:
- Şaban Dişli meselesini Meclis'e taşıyacağız.
- Deniz Feneri'ni de.
- Daha çoook konu var... Yolsuzluklar var... Dış politikadaki yanlışlıklar var... Cumhurbaşkanı'nın atadığı 23 rektörden 16'sı, türban bildirisine imza atanlar... Bu konular var... Saymakla bitmez.
***
Deniz beyi dinledikten sonra "ekim ayının nasıl geçeceği konusunda" iyi kötü bir fikir edindik.
"Sert" geçecek.
Meclis, yeni yasama yılına "sert girecek." Eh "yerel seçim" de yaklaştığına göre...
"Sertliğin dozu" giderek yükselecek.
Kavga etmeyi bilenler, barışmayı da becerebilmeli.
Zira "yüksek tansiyon kalbe zarar."
Gerilimin kimseye yararı olmaz.
Aman dikkat!..