Pazartesi sabah saat 08.30. Yeni bir haftaya girerken "ana muhalefetin yol haritasını öğrenmek için" Deniz Baykal'ı "evinden" aradık.
Telefonu Baykal açtı:
- Alo, buyrun.
- Deniz bey günaydın.
- Alooo... Sesiniz gelmiyor.
- Sayın Baykal, günaydın, iyi haftalar.
- Alo, ses gelmiyor, sizi duyamıyorum... Lütfen tekrar arar mısınız?
Biz Baykal'ı duyuyorduk.
Ama o bizi duymuyordu.
Telefondan da sürekli "cızırtı" geliyordu.
Karşılıklı telefonları kapattık.
***
Ve "yeniden" aradık:
- Deniz bey günaydın.
- Hah şimdi duyuyorum, günaydın... Benim telefonda bir şey var.
- Ne var?
- Birkaç gündür böyle... Karşıdaki beni duyuyor, ama ben onu duyamıyorum... Akşamdan şarja da koymuştum oysa... Neyse, çaresine bakacağız.
- Nasıl bakacaksınız?
- Biraz sonra telefonu tamirciye götüreceğim.
***
Konuşurken yine "cızırtılar" başlayınca...
"Deniz bey" dedik:
- Şu sizin telefon... Bugünlerde malum ya...
Baykal "bastı kahkahayı."