Ankara ısındıkça ısınıyor, gerildikçe geriliyor... Tansiyon yükseliyor... "Bu durum" böyle davam eder... Hatta "daha yüksek dozda."
"Yeni sorunlar" doğar.
Doğmasa da "icat edilir."
***
Aralık, ocak böyle geçer.
Şubatta "gerilim katsayısı" artar.
Şubatın "28 Şubat' ı çağrıştırmasından dolayı" değil.
Çankaya seçimine "2 ay kalmasından"
dolayı.
***
Birkaç gün önce Celal Doğan'la sohbetimizi yazmıştık.
Sohbet "ihtilaller getirdiğinden fazlasını götürdü... Artık darbe, müdahale olmasın" üzerineydi.
Pazar gecesi havaalanında İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'la (CHP) karşılaştık.
"Yemekte kulağınız çınlatıldı" dedi. Mesut Yılmaz, Celal Doğan, Onur Kumbaracıbaşı, Mustafa Sarıgül, Hasan Aydın, "maç öncesi" Paper Moon'da buluşmuşlar.
"Bizim yazı" gündeme gelmiş. Herkes "aman" demiş.
-Artık böyle şeyler olmasın.
***
Dün siyasetin çok konuşulduğu merkezlerde bir "ne var ne yok" taraması yaptık.
Kimi dedi ki "devletin zirvesi saç saça baş başa."
Kimi dedi ki "bunlara (Çankaya' ya, askere) kulak vermek lazım.
Kimi dedi ki "asker bir yere yazar, unutmaz."
Kimi "sessiz kaldı."
Kimi de "karnından konuştu."
***
"Zaman tünelinden bir anıya" ne dersiniz? Siyasetin gergin olduğu bir dönemde İstanbul Üniversitesi Rektörü Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Fuad Başgil "Köşk' e davet edilir."
Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes "hocadan bazı konularda görüş sorarlar."
Prof. Başgil der ki:
..........sizler halkın büyük çoğunluğunun kesin desteğine, haklı veya haksız, güvenerek, ülkenin zinde ve etkili kuvvetleri olan üniversite öğretim üyelerini, yazarları, gazetecileri, subayları........ ihmal ettiniz. Tek kelimeyle Türkiye' nin "beyin takımını umursamadınız. Asıl üzücü olan nokta da şu ki, biraz daha fazla uzlaşmacı, biraz daha fazla cana yakın bir tavır, bence, bu kuvvetleri dizginlemeye yeterdi.
***
Ali Fuat Başgil'in kitabı 1963'te Fransızca olarak İsviçre'de yayınlandı.
Yıllar sonra Türkçe'ye çevrildi. (27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri Görüp Yaşadıklarım) Yağmur Yayınları.
Biz "sayfa 132' den" alıntı yaptık.
***
Elbette "dün dünde kaldı."
Ama yine de "lütfen biraz daha uzlaşmacı tavır........"
***
Bugünlerde "Tayyip bey, Lozan' daki İsmet Paşa taktiğini uyguluyor" deniyor ya...
Lozan'ı bırakalım "Başbakan İnönü' ye"
bakalım:
* Ordumuzu siyasetten tamamen sıyırıp, vazifesi içinde kalmasını kolaylaştırmak, hepimiz için bir vazife olsa gerektir. (TBMM tutanakları 5.7.1962)
* Ordu Genelkurmay Başkanı'nın emrü kumandası altındadır. Genelkurmay Başkanı, TBMM'den güvenoyu almış olan meşru hükümetin başbakanının emrindedir. (24.12.1962)
* Orduyu her türlü tahrike, tecavüze karşı korumaya kararlıyız. (24 Aralık 1962)
İnönü "2 şeye özen göstermiş."
Hem "orduyu siyasetin dışında tutmaya" ve hem de "ordunun gururunu okşamaya."
***
13 Aralık 2006 manzarası:
"Problemler yönetilemiyor, henüz kriz yok."
Aman dikkat!