Endonezya'nın başkenti Cakarta'da 5 yıldızlı oteller "yüzde 30 kapasiteyle" çalışıyor... Turizm cenneti Bali'de de durum farklı değil.
Endonezya'da "4 bomba patladı."
Önce Bali adasında.
Sonra Cakarta-Marriot otelde.
Üçüncüsü Cakarta-Avustralya Büyükelçiliği önünde.
Sonuncusu Bali'de, sahildeki bir lokantanın önünde.
***
240 milyon nüfuslu Endonezya "fakir bir ülke" sayılır.
Kişi başına milli gelir 1.100 dolar.
"4 bomba" sadece turizmi değil, ülkenin genel ekonomisini de allak bullak etmiş.
***
Endonezya fakir ama...
Sokaklar dilenciden geçilmiyor ama...
Bu fakirliğin ortasında "öyle bir zenginlik" var ki, inanılmaz.
Lüks mü lüks apartmanlar.
Pahalı mı pahalı Mercedes'ler, BMW'ler, Jaguar'lar.
Gelir dağılımı "bozuk ötesi."
"Orta sınıf" hakgetire.
***
Şehrin "modern bölgesinde" bir Türk lokantası var:
Anatolia.
Yemekler "bizim yemekler."
Endonezya ölçülerinde "oldukça pahalı."
2 kişi yemek yeseniz "100 dolar."
Ama lokanta tıklım tıklım.
70 kişinin çalıştığı lokantanın sahibi Hint kökenli bir Endonezyalı:
Deepak Samtene.
Lokantadaki tek Türk ise "Şef Sezai Zorlu."
***
Maal Tamal Anggrek, 12 milyon nüfuslu Cakarta'nın "modern alışveriş merkezlerinden."
Kentin "en zengin bölgesinde"
TÜTAV' ın organize ettiği Türkiye'yi tanıtma etkinlikleri de burada yapılıyor.
İşte bu dev alışveriş merkezinde "Döner Kebap" çıya girdik.
İşleri "tıkırında."
Sahibi "Endonezyalı."
Çalışanların içinde hiç Türk yok.
***
Endonezya'da Türkler'e karşı ilgi "olağanüstü."
Kaldığımız otelde (Gran Melia) Türk gecesi düzenlendi.
Bir çikolata firması, jest olarak, otelin lobisine "Türkiye'deki bir caminin çikolatadan maketini" yaptırmış.
"4.5x2.5 metre" ölçeğinde.
Çikolata-cami "1 ay orada sergilenecek."
***
Endonezya büyük bir felaket yaşadı.
"Aceh" bölgesindeki tsunami felaketi.
Dünyada "en büyük yardımı" Türkiye yapmış.
1.050 müstakil ev.
Okullar, camiler.
Toplum merkezleri, su arıtma tesisleri.
Devletin, Kızılay'ın, sivil toplum örgütlerinin, vatandaşların "bu sıcak ilgisini" bütün Endonezya biliyor.
***
Bir "küçücük eleştiri."
Zengin Batılı ülkeler "ufacık tefecik" yardımda bulunup, "bütün dünyaya duyurmuş, reklamlarını yapmışlar." Yapmaya da devam ediyorlar.
Hayır işinin reklamı olmaz ama "yaptıklarımızı dünyaya anlatamamışız." Anlatmalıyız.
Endonezya izlenimlerimiz sürecek.