Bizim siyasi geleneklerimize göre bir parti "liderin adıyla" anılır.
Öyleyse... "Yeni oluşumda" kim lider olacak?
"Parti otobüsünün üstüne" kim çıkacak?
Yılmaz dedi ki:
- İstersen kağıdı kalemi bırak... Bir şey anlatayım.
"Japon Liberal Demokrat Parti" modelini anlattı. Partide "değişik renkler, hizipler var."
Her rengin "kendi lideri" de var.
Ama "ortak bir programda" buluşuyorlar.
Parti bir "büyük koalisyon" gibi.
Modelin "işleyişine" gelince...
"Şu dönem, şu kişi genel başkan olup, partiyi seçime götürsün" deniliyor.
Veya "Şu dönem, şu kişi Başbakanlık yapsın."

***
- Mesut bey, yani 3 santrforla oynayan futbol takımı gibi bir model.
- Evet... Yeni bir yapı... Ve yeni yapıda şu kişinin genel başkanlıkla görevlendirildiği" bir parti konumu.

***
Bu iş kolay değil. Zira başta da söylediğimiz gibi "parti, lideriyle anılır." Mesut beyin tepkisi:
- Türkiye'nin öyle bir parti algılamasve alışkanlığı varsa, o alışkanlığın da bu vesile ile aşıllması gerek.

***
Mesut bey, Almanya'dan örnek verdi.
Bir parti "karizmatik olmayan bir ismi" başkan yapıyor. Ve ilk seçimde oyunu artırıyor.
Yılmaz'a göre Türkiye'de de "kişiye dayalı anlayışın terki" gerekiyor.