Biri, diğerine sesleniyor:
- Ula Haso, Bakan geliir... Cekatini giyesen.
Öteki, yanıt veriyor:
- Zevzeklik etmeyesen, şehitliği cuma gününa yetiştiresen.
Öyle hummalı bir çalışma ki, yerinde görmek gerek.
Biz yaklaşınca "aynı seslenmeler" tekrar yaşanıyor:
- Ula Haso... Bakan geliir... Cekatini giyesen.
- Ula cekat ne oldi?.. Kim aldi?.. Bakan geliir... Var mi, benim cekati gören?
"Haso" diyoruz:
- Ceketin burada.
Haso "kaybolmasın, kirlenmesin, çamura bulanmasın" diye ceketini "en güvenli yere" asmış.
"Kemalyeri Conkbayırı" tabelasına.
Oradan ceketini alırken, gülerek bize şöyle diyor:
- Benim çocuklar da Mustafa Kemal gibim olacak... Enladin mi?
- Anladık Haso.
Haso ceketi giyiyor, eline malayı alıyor ve sıva işine dönüyor.