Demirel'in odasında "Beşiktaş forması" gördük. "Baba'nın ölçülerine uygun" bir forma.
"Beşiktaş kravatı" gördük. BJK damgalı saat, anahtarlık, kalem gördük.
Ve sorduk: - Sizin takım ne durumda? - Gayret çok, ama istikrar yok. - Neden? - Yöneticiler iyiniyetli ve büyük bir çaba içindeler... Ama şu Standart Liege takımını yenmemiz lazımdı.
- Niçin yenemediniz? - Takım bazen fırtınalar estiriyor, bazen de birşey çıkmıyor... Büyük takım... Bir an önce istikrara kavuşmamız lazım.
Süleyman Demirel: - Taraftar sabırsız... Taraftar çok heyecanlı... İnanılmaz derecede güzel destek veriyor... Tabii, karşılığını da bekliyor.
- Sonuç ne olacak? - Birşey olacak... Yani, Beşiktaş'tan ne köy olur, ne kasaba denilmesin... Beşiktaş'tan çok şey olur.
Demirel'le birlikte "Beşiktaşlı resimler" çektirdik.
Konuşurken hep "bizim takım" diyordu.
Ve spor sohbetinin sonunda bir yorum yaptı:
Eskiden 3 büyükler vardı. Önlerine gelen rakibi ezer bozarlardı.
Sırayla birinci, ikinci, üçüncü olurlardı.
Trabzonspor, o kuralı bozdu. Derken Akçaabat Sebatspor geldi, Çaykur Rize geldi.
Bunlar zehir zemberek takımlar.
Fırtına gibi esiyorlar.
Sonra Konyaspor var, kimse yabana atmasın.
Büyük takımların Konyaspor karşısında düşünüp, taşınması lazım.
Ayrıca Malatyaspor var, Diyarbakır var.
Büyük takımların korkulu rüyaları.
Türkiye'de futbol giderek gelişiyor.
İyi futbolcular, başarılı teknik adamlar yetişiyor.
Futbolun geleceğinden eminim. Tabii Beşiktaş'ı da güzel günlerin beklediğini biliyorum.
Ama bir an önce istikrara kavuşmamız gerekiyor.