Yeni yılda "Yeni Türk Lirası"na geçilecek.. Ve uzunca bir aradan sonra "kuruş" geri gelecek... Cumhuriyet Bayramı'nda "kuruşlu günlerden kalma" bir anı. Atatürk'ün "manevi kızı" Sabiha Gökçen anlatıyor (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti-Türk Hava Kurumu Yayını- 1982). İsmet İnönü bir gün yorgun ve sinirli bir halde Çankaya'ya çıkıyor.
Kahveden sonra Atatürk soruyor: - Hayrola İsmet?.. Sende bir fevkaladelik var bugün... Ne oldu?.. Neye sinirlendin?
- Türk Hava Kurumu'nun toplantısı vardı da...
- Eee, ne olmuş varsa?
- Fuat beyi (THK Başkanı) epey terlettim... İstifaya falan kalktı.
- Çalışkan çocuktur Fuat... Kurumu da iyi yönetiyor.
- Bunlara bir diyeceğim yok... Fakat canımı sıkan bir şey oldu.
- Neymiş o?
- Hesaplarda bir kuruş oynuyor.
- Bir kuruş.
***
İnönü:
- Daha önceki toplantıda dikkatimi çekmişti... Bu bir kuruşun nereye gittiğini öğrensinler diye talimat vermiştim. Bulamamışlar... Fuat beyin hassasiyetini anlıyorum... Ama milletimiz ondan daha hassastır... Verdiği paranın nereye gittiğini mutlaka bilmek ister... İstifa bu gibi hallerde en kolay çıkar yoldur... Ama kimseyi rahatlatmaz... Hatta söylentilere bile sebep olur.
***
Atatürk:
- Demek mesele bu... Bir kuruşun hesabı seni bu kadar üzdü... Haklısın... Kırk para (bir kuruş) günün birinde 40 lira, 40 lira da 400 lira olur... Bu da giderek büyür halkın ağzında... Cumhuriyet'i kurarken böyle bir kuruşlara çok ihtiyacımız oldu.. Peki ne yaptın sonunda?
***
İnönü:
- Memurları seferber ettim... Ve bir kuruşun yanlışlıkla başka bir hesaba geçirildiğini bulup, çıkarttırdım... Bizim milletimiz cömerttir, elindekini, avucundakini verir... Ama verdiğinin doğru, dürüst yerlere harcandığını görmek ister... Buna inanmak ister.
***
Sabiha Gökçen'in anılarında yine "paralı bir bölüm daha" var. Atatürk'ün gözlerinden "ateşler saçıldığı" bir sahne:
- Atatürk, eline fırsat düştükçe trene atlar, arabasına atlar, ülkeyi bir baştan bir başa dolaşır, sorunları halkının ağzından dinler, çözümler arar, yapılan işleri yerinde görürdü... Plansız hareketlere asla izin vermezdi... Planlardaki gecikmenin sorumlularını da görevden çekip, alırdı... "Milletin parasını boş yere harcatmam" derken, gözlerinden alevler saçardı.
***
431 sayfalık kitabın "her satırı" bir ders. Bazen "devletin kuruşuna gösterilen özen" konusunda ders. Bazen "başka konularda." Örneğin... "Dalkavukluk karşısında" Atatürk'ün tepkisi. Sabiha Gökçen anlatıyor:
- Kim olursa olsun dalkavukluğa başladı, riyakarlık yaptı mı, Gazi Paşa'nın gür kaşları birdenbire çatılır, o mavi gözleri hiddetle yanıp, söner ve "tıslar" gibi bir sesle...
İşte Ata'nın "tıslar gibi bir sesle" dile gelen öfkesi:
- Ben dalkavukluktan, riyadan, yalandan hoşlanmam... Bunu yapan insanın benim dostum değil, düşmanım olduğuna inanır ve böyle bilirim... Dalkavukluk, insanı aşağılatıcı bir davranıştır... Bırakınız bu tür sözleri de, insan gibi konuşup, davranın karşımda.
Atatürk'e "siz bir dahisiniz" diyenler olur. Ya da... - Siz olmasanız Türk milleti tarihten de, haritadan da silinirdi Paşam.
Ve Atatürk'ün tepkisi: - Derhal odadan çıkın.
***
431 sayfalık kitap sanki "Sabiha Gökçen'in anıları" değil de, okullarda okutulacak bir "ders kitabı." Keşke "yeni baskısı" yapılsa ve tüm okullara dağıtılsa.
Cumhuriyet'in yıldönümünde büyük Ata'yı bir kez daha saygıyla anıyoruz.