Galatasaray Medical Park, kendi taraftarından da öteye, tüm spor kamuoyuna unutulmayacak güzellikte bir gece yaşattı. 13'te 13 yapan dev bir Avrupa markasını yenmek için tabii ki öncelikle hayal edeceksin. Ama sonrası...
88 sayı ortalamasıyla oynayan bu özel kadroyu 64'lerde tutabilmek... Her ikisi de gerçek birer oyun kurucu olmayan Lucas ve Shipp'ten hücumda 1 numaraya yakın bir performans alabilmek... Onları Ender ve Lakoviç ile oyunda ihtiyacın olduğun sürelere göre zamanlayabilmek... Say say bitmez, Galatasaray MP'ın doğruları, mücadele gücü ve o muhteşem Abdi İpekçi enerjisini çok inançlı bir takım sinerjisine çevirişi...
Onlar aslında geçen Çarşamba hava muhalefeti nedeniyle 10 saati aşkın sürede ulaşabildikleri Moskova'da CSKA önünde bu Perşembe'nin sinyallerini verdiler. Hiçbir yorgunluk mazaretine sığınmadan 40 dakika oyunda kalarak bu maçın inancını yeşertmişlerdi. Buralara gelirken aslında onların o kadar çok Çarşambası oldu ki, haftalar, aylar boyu bir yıl içerisinde... Cumhurbaşkanlığı Kupası'ndan başla , play-off finallerine git. Euroleague maçlarından çık, muhteşem 9 Şubat gecesine gel. Buralara hep eke eke geldiler. Seyirci, taraftar davetiye ile, taşıma ile bir gelir, iki gelir. Ama yarattığın inanca, onun getirdiği başarıya bir kaptırırlarsa kendilerini çoluk çocuk tüm aile, peşini bırakmaz bir daha... Bu, onların hatta Türk basketbolunun en büyük kazancı...
Benim inandığım, oynatmaya gayret ettiğim basketbol, Obradoviç'in, Ivkoviç'in uygulattığı... Bütçene göre istediğin oyuncuları alabilirsin veya alamayabilirsin. Ama her gün üstüne koya koya adım adım geliştirirsin takımını... Hem bireysel olarak, hem takım anlayışı olarak... Oyunculardan her akşam benzeri davranışı, yakın istatistikleri ve hiç bitmeyen mücadele isteğini elde edebilmek başarının anahtarı. Bak Fenerbahçe Ülker karşısındaki Pana'ya aynı gece... Berberoğlu, Kaymakoğlu; hangisi süper topçu sence? Logan'ı, hatta bizim Jasikevicius'u al desem, bir hafta süre istersin düşünmek için. Tsartsaris, Calathes hep bu mantaliteyle, oynaya oynaya, bu top performanslara ulaştılar. Euroleague'de değerli galibiyetlere hep böyle sağlam, istikrarlı, inançlı oyuncuların rakibi 60'larda tutan savunmalarıyla gidiliyor. Batista, gerçek bir 5 numara mı? Asla ama ne oynayacağını, ne yapacağını ezbere biliyoruz. Bu istikrarlı oyuncular grubunu Obradoviç dışarıda, Diamantidis içeride her yıl Euroleague final-fouruna taşıyorlar yıllardır. Galatasaray MP'ın başarısı işte burada.
FİNALİ PİRE'DE YAPACAKLAR
Bak CSKA maçına! Rakibi 64'te kilitlemişsin. Dört oyun kurucundan Shumpert'in formsuzluğuna, Cevher'in katkısından Savoviç'in bank liderliğine kadar her akşam aynı paylaşım, aynı değerler... Göksenin girerken biliyoruz ki, rakibin point-guardı bir yandan inanılmaz baskı yerken Göksenin de topun ekstra dönüşüne köşeden iki-üç üçlük sıkıştıracak. Bu, Olympiakos maçında da böyleydi; CSKA maçında da böyle oldu. Onlar yılın finalini Pire'de Dostluk ve Barış Salonu'nda oynayacaklar. Yine aynı performansı, yine aynı inancı ortaya koyacaklar.
Geçen hafta "Son top oynanmadan bu iş bitmez" demiştik. Fenerbahçe Ülker, Milano'da yenilen Kazan'ı İstanbul'da beşin üzerinde yenip Milano'da kazanacak güce sahip. Onların da ihtiyacı müthiş bir Kadıköy korosu ve Panathinaikos'un Kazan'da kazanması... Olmaz olmaz deme! Bu basketbol. İnandıktan sonra her şey olur...