HANİ bizim eski filmler vardır ya... Baş artisti önce gözlerini kaybeder, sonra ufaktan ağaca tırmandığı anda sen de, ben de biliriz, "Tamam şimdi düşecek, gözler açılacak ve sevdiği kıza kavuşacak" diye... İşte dünkü finalin de oynanışı, akışı ve neticesi önceden senin de, benim de, salonda meşrubat satan gencin de beklediği gibi oldu; oynandı ve bitti.
Biz bu yazıyı yazarken son 2 dakika 12 saniye... İspanya 92-77 önde. Zaten 15'lik farkı çok erkenden yaratmışlardı. Sonra da idare ederek üstüne yattılar.
Niye bu sonu hep beraber bekliyorduk? Çok basit. Dışarıda oyunu yönlendiren, topun değerini bilen ve yaratan Calderon ve Navarro... Onlara oyunda dinlenme şansı veren Sada, Llull ve 3 numaralı pozisyonu San Emetario ile paylaşan bitmek tükenmek bilmeyen enerjili Fernandez. Belki bu yarışma tartan piste taşınsa Fransızlar'ın büyük bir avantajı ortaya çıkabilirdi ama atlet olmasalar bile, müthiş size'ları ile Gasol kardeşler içerili öyle bir domine ettiler ki...
Navarro'nun 27'sine, biraderlerin 17 ve 11'i, Fernandez ve Calderon'un 14 ve 17'si katılınca İspanya yıllardır kaybetmediği sürekliliğinin, derinliğin mükafatını aldı. Bu başarıda ACB gibi sonuncunun birinciyi her zaman yenebildiği bir lige sahip olmanın getirdiği yarışmacılığın payı da büyük. Bize de, onları turnuvada yenen tek takım olmanın buruk bir tebessümü kaldı.
TURNUVANIN UNUTULMAZI MAKEDONYA
Basketbol aşığı, müthiş centilmen Litvanya seyircisi ve de özellikle bugünkü madalya maçında Rusya'ya 38 dakika direnen, İspanya'ya yarı finali son 6 dakikada kaybeden, mucizelerin takımı Makedonya turnuvanın unutulmazlarıydı. Özellikle Makedonlar'ın doğru takım yapısı-doğru basketbol anlayışı ders gibiydi.