Bayramda engelli dostlarımızla sohbet ettik. Öyle dertliler ki... Biz, bir dokunduk bin ah işittik. İşte "En büyük derdimiz bürokrasi" diyen engellinin şikâyetlerinden birkaçı...
* Spastik çocuğu olan bir anne derin bir ah çekerek, "Çocuğuma devlet üç ayda bir özürlü maaşı veriyor. Sağolsun. Ama Yeşil Kartımız olmasına rağmen ilaç alamıyoruz" diyor.
* Başka bir engelli grubu ise "Tedavimiz için mecburen ailemizin sağlık karnesini kullanmak zorunda kalıyoruz. Ama özürlü maaşı aldığımız için, kurum haksız ödeme gerekçesiyle bizi borçlu çıkarıyor. Geriye doğru işleyen fahiş bir faizle bu borcu ödemek zorunda kalıyoruz. Korkudan ilaç alamıyoruz. Aman derdimize çare..."
Gözü yaşlı, yüreği yaralı kişilerin halini görüp, çektiği sıkıntıları dinleyince üzülmemek elde değil. Ancak Sezar'ın hakkını da Sezar'a verelim. Geçmiş hükümetlere baktığımızda AK Parti hükümeti özürlüler için çok şey yaptı. Yapıyor...
Ne var ki işler bürokrasiye gelince değişiyor.
Nasıl mı?
Yasaların kabul ettiği en az yüzde 40 raporlu muhtaç özürlüye devlet üç ayda 600 lira gibi maaş veriyor. Ancak bu kişiler Yeşil Kart'ı olmasına rağmen pahalı ilaçlarını alamıyor. N'apsın özürlü? Ölecek değil ya.. Sağ kalabilmek için ailesinin sağlık karnesi üzerinden ilacını alıyor.
Ee, sonra..? Sonrası hüsran!!! Devlet bu fukara özürlüyü borçlandırıyor. Canı yanan ve fahiş faizleri ödeme gücü olmayan özürlü başlıyor feryada!
Biz de buradan yetkililere sesleniyoruz:
"Maaş alan özürlüye ilaç alırken kırmızı kart göstermeyin! İlacını alamayan bu insanların hastalığı ilerleyip göz göre göre ölecek." Uyarmadı demeyin.