Trabzonspor, garip bir şekilde yardımcı hakem Nihat Mızrak'ı gündeme getirip bunun "hemşehrilik" ilişkilerine bağlı hatalar olduğunu söylediğinde şaşırmıştım. Yaptığım araştırma sonucu "tuhaf" olaylara rastladım.
Nihat Mızrak, Yüksel Okçuoğlu'nun telefonlarını diğer hakemlere dinletip garip işler yapmış. İçeriği hakkında fazla bir şey bilmiyorum. Niye dinletmiş? Onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki; bu olay MHK Atama Komisyonu Başkanı Yüksel Okçuoğlu'nu adeta çıldırttı. Bana küfürler savurdu. Kanalımı bastı. Ve boynumu kopartmak için geldiği kanalda, boynumu kopartamayıp konuşmaya başladı. Burada önemli olan basması ya da küfürleri değil; iki saat boyunca kanalda yaptığımız baş başa hesaplaşmadır. "Nihat Mızrak beni dinletmedi" diyor. Peki dinletmediyse bu öfke niye?
OK, NEDEN FENER MAÇLARINDA YOK?
Okçuoğlu'na soruyorum: "Sen FIFA Yardımcı Hakemi Serkan Ok'u niye Fenerbahçe maçlarına vermiyorsun? Diğer bütün büyük maçlara ve Avrupa'daki önemli karşılaşmalara çıkan Serkan Ok'u iki senedir bir Fenerbahçe maçına vermemenin nedeni olmalı." Daha açık konuşursak iki sene önce İstanbul Belediye maçında verdiği kararlarla Fenerbahçe'nin canını acıtan Serkan Ok, Fenerbahçe'den veto yemiş. Ok, iki sene Fenerbahçe maçlarında görev alamazken Nihat Mızrak'ın son bir yılda 11 defa bu takımın maçlarında niye görev aldığını anlatmasını istiyorum.
"Hık!" diyor, "Mık!" diyor, "Hakemlerin performansı" diyor ama beni tatmin edemiyor. Tatmin edemediği gibi ikna da edemiyor. Ama bir ara ağzından kaçırıveriyor. "Biz futbolda kaos istemiyoruz. Onun için vermedik herhalde" deyiveriyor. İlk defa orada o ana kadar çok savunduğu MHK Başkanı Oğuz Sarvan'ı da işin içine katıveriyor. "Oğuz'la biz böyle karar verdik kardeşim" deyip işin içinden çıktığını zannediyor.
Sormaya devam ediyorum. "Kocaeli bölgesinde müteaahitlik yapan bir hakemin kapı-pencere işlerini yaptın mı?" diye... "Evet yaptım" diyor. "Peki onun inşaatlarının kapı-pencere işlerini yaparken hakem maçlar almaya devam etti mi?" diyorum. "Evet" diyor. "Peki işler bitince hakem klasman düştü mü?" diyorum. Ona da "Evet" diyor. "Bunlar da mı tesadüf?" diyorum. "Ne var ki bunda" diyor. Ben yine tatmin olmuyorum. Başka özel şeyler konuşuyoruz. Bunları yazıp yazmamaya ve televizyonda konuşup konuşmamaya karar vermedim. Bu olaylar, kendisi ve büyük oranda MHK Başkanı Oğuz Sarvan ile ilgili. Mesela, Oğuz Sarvan'ın yıllar önce Amerika Birleşik Devletleri'ne niye ve nasıl gittiğini soruyorum. "Bilmiyorum" diyor.
Ama gözlerine bakıyorum. Ne hikmetse göz göze gelemiyoruz. Daha anlatacak ve yazacak aslında çok şey var. Belki zamanı gelince açıklarım.
Mesela; eski hakem ve AKP Antalya Milletvekili Doktor Abdurrahman Arıcı'nın Nihat Mızrak'ın talebi doğrultusunda Diyarbakır'daki seminere niye davet edilmediğini soruyorum. Yine yanıt alamıyorum.
Bu Nihat Mızrak nelere kadirmiş kardeşim! Yüksel Okçuoğlu'nun telefonlarını diğer hakemlere dinletip, eski bir hakem ve AKP Milletvekili'nin Diyarbakır'a gelmemesini temin edecek gücü var. Ve MHK ona yine TAV. Üstelik aynı Yüksel Okçuoğlu, Nihat Mızrak uğruna küfür edip kanal basarken hakemlerine inanılmaz suçlamalarda bulunan idarecilere ağzını açamıyor.
SADRİ ŞENER SİZE SAHİP ÇIKTI AMA...
Önceki gün Sarvan'ın suçlamalarını ve abuk subuk demeçlerini gülerek izledim. Yok efendim, Işın Çelebi'yi nasıl bakan yapmışlarmış. Senin MHK Başkanı olduğun yerde Işın Çelebi değil bakan, ABD Başkanı bile olabilir. Yok efendim; bir Avrupa maçında yapılan hatayı sözüm ona Sadri Şener'i güç durumda bırakmak için kullanmış. Şener, aylarca size sahip çıktı, ama siz cin olmadan şeytan çarpmaya kalktınız. "Kaos olmasın, Fenerbahçe'yi karşımıza almayalım" deyip Serkan Ok'u Fenerbahçe maçlarından uzaklaştırırken Nihat Mızrak'ı bu maçlara abone ettiniz. Ondan sonra da "Biz objektifiz. Dürüstüz" diyorsunuz.
Artık vakit geldi. Bu MHK'ye inanmıyor ve güvenmiyorum. Daha da ileri gidip son 9 haftada bu iki adamın, yani Sarvan ile Okçuoğlu'nun Türk futboluna zarar verdiklerini ve vereceklerini iddia ediyorum. Mahmut Özgener ve ekibi Türk futbolunda cesur ve objektif davranmaya çalışıyorlar. Aslında kulüplerimiz de, medyamız da büyük oranda onlara güveniyor. Ama artık masaya yumruklarını vurma zamanı gelmiştir.
NOT: Ben bu yazıyı öğle saatlerinde kaleme almıştım. TFF ise akşam Yüksel Okçuoğlu'nun görevinden ayrıldığını açıkladı.