Türk sporunda gün geçmiyor ki olaysız bir hafta yaşamayalım. İş artık futbol sahalarından voleybol ve basketbol sahalarına da uzandı. Dahası olaylara karışanlar zaman zaman kadınlar da olabiliyor. Seyirci atlayıp basketbolcunun kafasına yumruğu atıyor ve maç devam edebiliyor. Sözün kısası Türk sporunda işin çivisi çıkmış durumda. Eğer önlem alınmazsa pek yakında spor sahalarından kefene sarılmış evlatlarımız çıkacak.
Peki bunların sorumlusu kim? Cevap çok açık: Herkes. Sorumsuz idarecilerden tutun da yasaları iyi uygulamayan mülki amirlere, medyadan tutun da çocuklarını başıboş bırakan ailelere kadar herkes bu rezillikten sorumludur.
Geride bıraktığımız hafta Abdi İpekçi'de vahşet yaşandı. Ve maç sonrası iki tarafın yönetim kurullarının yaptığı açıklamalardan utanç duydum. Tıpkı daha önceki olaylı maçlardan sonra sarf edilen sözlerden utanç duyduğum gibi. Türkiye'nin en güzide kulüplerinin kalburüstü yöneticileri "Benim babam senin babanı döver, ben yanlış yapmadım tüm yanlışı sen yaptın" yaklaşımlarıyla toplumu şiddetle germektedirler. Türkiye'de spor şiddetine karşı yasalar yeterli mi? Tabi ki yeterli. Ama doğru uygulanıyor mu, işte orada ciddi kuşkum var. Bütün bu olaylarda devlete çok önemli bir görev düşmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti isterse bütün bu olayları bir haftada bitirir; ama isterse. Devlet, spor sahalarında terör estiren kişilere karşı spor teröristi muamelesi yapmadığı sürece bu olaylar daha uzun yıllar devam eder. Mesela en son yaşanan basketbol maçında her iki taraftan da olayları çıkartanlar ve olaylara karışanlar belli. Televizyon görüntülerinde de mevcut, İstanbul emniyetinin kaydettiği görüntülerde de var. Bugünden itibaren devlet tarihi görevini yapmalıdır. Olaylara karışanların isimlerini çıkartırsınız, yargıya verirsiniz. Ayrıca spor il güvenlik kurulu kararınca da bunların uzun yıllar stat ve salonlara girmesini engellediğinizde bu birçok şeyin miladı olacaktır.
TEŞHİS DE BELLİ TEDAVİ DE
O halde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni göreve davet ediyorum. Spor sahalarındaki şiddeti kim çıkartıyor, kim bu işleri provoke ediyor, kim bu işlere lojistik desteği sağlıyorsa yıllarca maçları sadece televizyondan izlemek zorunda kalacağını bilmek zorundadır. Bu konuda özellikle İstanbul Valisi Sayın Muammer Güler ve İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Hüseyin Çapkın'ın çok önemli ve deneyimli yöneticiler olduklarını biliyorum. Onlara basın tüm desteğini vermelidir. Her türlü tedbiri acımadan, kimsenin gözünün yaşına bakmadan uygulamalıdırlar. Pek tabii kulüplerin idarecileri polisin işine karışmadığı sürece. O halde teşhis belli; tedavisi de belli. Devletin sadece düğmeye basması lazım.