G .Saray kendi tarihinin belki de en kaliteli ikinci takımını kurmuş durumda. Bugünkü takımı ancak 1996- 2000 yılları arası büyük başarılara imza atmış ve UEFA şampiyonu olmuş takımla kıyaslayabiliriz. Büyük başarısızlık ve G.Saray ananelerine uymayan olaylarla geçen bir sezondan sonra bu yıl G.Saray maddi krize rağmen çok geniş ve kaliteli bir kadro kurdu. Önce Frank Rijkaard ve Neeskens sonra da Keita, Elano, Gökhan Zan, Franco gibi önemli transferlerde büyük maddi külfetin altına girildi. Bu transferlerde yönetim adına başrolü oynayan hep Haldun Üstünel'di. Gitti Avrupa'da şehir şehir dolaştı ve oyuncuları alıp İstanbul'a getirdi. Haldun Üstünel bütün fotoğraflarda esas oğlandı. Bu tablo onu özellikle seyirci gözünde kahraman yaptı.
Buraya kadar her şey güzel. Ama insanoğlu kıskançtır. Bunu da anlayış ve saygıyla karşılamalıyız. Üstünel'in parlayan yıldızı başkan Adnan Polat ve diğer yöneticileri rahatsız etmiş olabilir mi? Onlara sorsanız tabii ki 'hayır' diyecekler. Ama kıskanmaları çok doğal, aslında şunu bilmeliler ki, Üstünel tüm bu başarıları G.Saray yönetimi adına yaptı. Diğer yöneticiler bu olayı bir kompleks haline getirirlerse ya da Üstünel havaya girip de 'Bu G.Saray'ı ben yarattım' moduna geçerse bundan zararı takım görür.
POLAT'A DÜŞEN GÖREV
Daha sezon başında bir takım dedikodular ortalarda dolaşmaya başladı. Bu olaydan rahatsız olan Helvacı'nın marttaki kongrede Adnan Polat'ın karşısına geçeceği fısıltıları kulaktan kulağa yayılıyor. Takım başarılı olursa, ki ilk emareler öyle görünüyor, Martta Polat'ın karşısına hiç kimse çıkamaz. Ama bugünlerde Polat'a önemli bir görev düşüyor. Eğer varsa yöneticiler arasındaki huzursuzluğun büyümesini önlemelidir. Aksi halde geçen seneki Adnan Sezgin krizinden daha yıkıcı bir krizle karşı karşıya kalabilirler.