Avrupa Şampiyonası bir oyla Fransa'ya gittiğinde hepimiz isyandaydık. Haklıydık elbette. Ama UEFA Başkanı Platini'nin geleceği; bugünlerden görmesine de şapka çıkarmamız gerekir. Evsahibi olmasaydı, Fransa'nın 2016'da bu kadro, bu teknik adam ve performansla yer alması mümkün olmazdı.
Biraz daha geri gidersek, İrlanda'yı bir 'el' darbesi ile devre dışı bırakmışlardı. O golü veren hakem de bugün Dünya Kupası'nda düdük çalıyor. Platini'nin 'elinden' tuttunuz mu, o 'kolunuzu' bırakmıyor yani...
Peki nedir bu şaşkınlık. Her biri Avrupa'nın önemli takımlarında, önemli oyuncu olan futbolcular, rakip kaleye bile etkili gitmekten acizler. Sadece adları var sahada, yabancı hayranlarının övgülerinden her fırsatta nasibini alanların, bir üflemelik mum haline gelmelerini izliyoruz.
Üzülüyor muyum? Elbette hayır. "Layığını buldular" diye düşünüyorum.

PLATİNİ EL KOYAR MI
Sırasıyla Tigana, Deschamps ve Zidane'ın omuzlarında, bir 'Horozlar' fırtınası esti. Sadece biri (Deschamps) Fransız olan bu 'beyinler' her kötü durumda, takımı kurtaracak bir formül ürettiler. İddialı takımın, iddialı oyuncularının iplerini çekecek 'kuklacı' olmayınca sahada, Meksika'nın aldığı sonuca 'sürpriz' diyemiyor kimse.
Rakibinin tarzını bozup, sahadaki yanlış düzenin hesabını net sordu Meksika. Koşuları ile bir çok pozisyon yakaladılar. Duran top organizasyonları bile vardı, rakiplerinden farklı olarak. Çalışmışlar, üretmişler, futbol ukalalığından uzaklaşıp, "Nasıl kazanırız" sorusuna formüller yaratmışlardı.
Son maç, Uruguay ile Meksika'yı beraberlikle birlikte 16'ya taşıyacak. Birisi kazanamazsa, Fransa veda ediyor kupaya. Bakalım Platini, play-off'larda olduğu gibi bu duruma da 'el' koyabilecek mi ve bu yolda 'omuz' verecek bir hakem bulabilecek mi?