Bu maçla birlikte Alex'in kantarı da değişti. Brezilyalı'nın tartışılan seneleri ve performanslarını geride bırakan bir sezon geçirmesi, gerçek bir kaptan olarak arkadaşlarına liderlik etmesi bir yana, dün tek başına oyuna ve sonuca hükmetmesini izledik.
Her sene bir takım bir Brezilyalı transfer ederek, "Alex kıyaslamasına" satırlar açarken, dün gördük ki, bu futbolcuyu kişilerle değil, artık takımlarla kıyaslamamız gerek. Çünkü tek başına bir takım olduğunu gösteren, istediğinde neler yapabileceğini bu kadar iyi bilen bir başkası, şu anda Türkiye'de yok.
Alex sadece Fenerbahçe'yi baştan yaratmıyor, yoktan var etmiyor, beraberinde Türkiye'yi sürüklüyor. Böylesine önemli oyuncuların bulunduğu bir takımda dümeni elinde tutmak ve herkesin önüne geçmek de kolay değil. Diğerleri Alex için çalışıyor, o da gereğini bir cerrah ustalığı ile yerine getiriyor.
Fenerbahçe, Avrupa'daki en iyi performansını sergilerken, Alex'in takımı olmanın avantajını ve kremasını sürüyor. Maçları keyif haline getiren, soğuk havayı ısıtan bir Fenerbahçe takımı var. İkinci tur için Inter'e bel bağlamak yerine, kendi işini kendi gören 100 yaşındaki "baba kurt" var. Üç gün önce ligin "ağabeyi" olurken, şimdi karşımızda Türkiye'nin "en iyi" takımı var.
TABLONUN RESSAMI ZİCO
Bu takımı hazırlayıp, organize eden, geçmişte çokça eleştirdiğimiz Zico'dur elbette. Semih'i oyundan alıp, Deivid'i neden tek forvete attığını anlayamadığımız Zico... Sahadaki kötüyü Brezilya pasaportlarında görmek istemiyor belki de. Ama geçen seneki felaketten sonra, bugünkü gurur tablosunun aynı isimli ressamıdır Zico.
Elbette kaliteli yedekleri ile bu kadroyu oluşturup, "Fenerbahçe'de eksik var" yorumunu yaptırmayan yönetimin de hakkını vermek hepimizin borcudur.
Fenerbahçe, her yıl artırdığı kalitesine uygun bir hedefte yürüyor. Bir gün Avrupa'dan finallerden biriyle dönecek. Önemli olan bu hedefi hep koruması ve istikrarını sürdürerek, büyük düşünmesidir. Bundan sonra olacaklar o kadar önemli değil. Kazanılan tecrübe ve güvenin iyi yönlendirilmesidir önemli olan.