Manisa ve Konya maçlarından sonra Fenerbahçe'nin güvenli ve istekli yapısıyla, Şampiyonlar Ligi'ni ayırt eden görüntüsünden sıyrıldığına inanıyordum. Ama dün sorumsuzlar geri döndü. Büyük menajerlerin gözü önündeki, büyük ülkelerin televizyonlarından özetlerinin verildiği Şampiyonlar Ligi'ni kendilerine 'vitrin yeri' seçen bazılarının ayakları, dün yine topa gitmiyordu.
Edu ile Lugano'yu görmeliydiniz. Bir kişi ile gelen rakibe ilk yarıda üç net pozisyon verdiler, diğerinden de gol geldi. Vederson üç kişinin arasına giriyor. Kendisi bildiğiniz gibi seri çalımlar kralıdır! Karşısındakiler de futbol okulu talebeleri elbette.
Ya Deivid ile Tümer. İki golün kahramanı bu ikilinin kaybettiği toplar, tüm takımın kazandıklarından fazla.
Beyefendiler kendilerini bu rakibe layık görmüyorlar. Sahada çırpınan Roberto Carlos'a bile bakıp, utanmıyorlar. Siz kimsiniz beyler?
Bu iş artık Zico'nun kapsama alanı olmaktan da çıkmış durumda. Önlem alabilse, zaten bu görüntüler olmazdı. Bunlara hadlerini, görevlerini bildirmek, akıllarını başlarına almalarını sağlamak gerekir. Bu iş de yönetimindir. Fenerbahçe takımı, meşhur menajer Figer'in pazarlama alt yapısı değildir. Gerçi yönetimle ortak futbolcu alıp, kiralıyorlar ama bazen hadler aşılıyor ve kulakların çekilmesi gerekiyor.
ALEX'SİZ DE TEK FORVET
Zico muhtemelen çarşamba günü kupa maçında dinlendireceği için PSV kadrosunu sakatlar haricinde sahaya sürdü.
Alex'in olmadığı bu maçta bile çift forvetle sahaya çıkmadı. Keyif veren tempolu takımdan eser yoktu. Çünkü tandemler takımı ileri çıkarmadı, erken gelen goller ile motivasyon düştü, sorumsuzlar ortaya çıktı. Semih kimseden yardım almadan çırpındı, bir de asist yaparak takımını rahatlattı. Lorant iki bekinin önüne, iki bek koyarak oynadı. Biraz şanslı olsalar ilk yarıyı galip bitirir, ikinci 45'te rakiplerini seyrederlerdi.
Bu yüreksiz oyunu ben Fenerbahçe'ye yakıştıramadım. Maçın hakemi ilk yarıda Vederson'u biçen Coulibaly'e kırmızı kart göstermeliydi; faul bile vermedi. Dirseklerin konuştuğu pozisyonları geçiştirdi.