Sezonun ilk heyecanında Saracoğlu'nda yeni olan tek şey Roberto Carlos'tu. Birçok yeni isim kulübede kalırken Zico taraftara Roberto Carlos'u sundu.
Herkeste böyle bir dünya yıldızını Fenerbahçe formasıyla seyretmenin keyfi ve şaşkınlığı vardı. Sadece tribünlerin değil sahadakilerin de yaşadığı buydu. Mesela Uğur Boral, ilk yarı ruh gibi dolaştı. Rüyalarında kendini Roberto Carlos'la aynı takımda görürken bu maçı gerçekten ayırt edemedi. Carlos topu alıyor, Uğur bakıyor. Boşa kaçmıyor, hamle yapmıyor, öylece seyrediyor. İkinci yarıda etkili olması travmayı çabuk atlattığını gösterdi.
Roberto Carlos rüzgarına rağmen sezonun ilk maçında Fenerbahçe seyircisi stada gelmedi. Üstelik ceplerinde kombineleri olduğu halde. Bunu şenliklerin çokluğundan yorgun düşmeye de bağlayabiliriz, hazırlık maçlarını seyredenlerin farklı birşeyler görmekten umudu kesmelerine de.
Lucescu 65'te 4 değişiklik birden yaptı. Zico da ondan geri kalmadı. Aynı dakikalarda 2 oyuncusunu dışarı aldı. Bu maçlar oyuncuyu görmek, forma sokmak, seyirci stresini azaltmak ve yenileri taraftara göstermek içindir. Ama F.Bahçe kulübesi maçı kazanmak için oynadı.
Lugano'nun yokluğunu Can Arat'la kapatmaya çalışıyorlar. Geçen sene de böyle yapmışlardı, başarısız oldular. Önder gibi milli bir stoper varken, Gökhan gibi sağ bekte umut vadeden yeni bir transfer varken denenmişi denemenin amacı ne?
Deivid sağ açık oynadı. Yine aynı hikaye. Geçen sene de oynattın kötüydü. Şimdi yine aynı yerde aynı görevde neyin denemesini yapıyorsun?
Shakhtar takımı bütün bloklarıyla maçı 'ip' gibi oynadı. Fenerbahçe ise üzüm salkımı gibi. Herkes heryerde, hiç kimse bir yerde.
Uğur'un müthiş füzesi karşılığında Shakhtar'ın neredeyse boş kaleye kaçırdığı 2 pozisyon olduğunu belirtip Alex'le ne olacağı belli olmayan Appiah'ın takıma girmesiyle şablonun, temponun ve yaratıcı oyunun geri dönmesini umut ediyoruz.