100'üncü yılın onur gecesinde tribünler sadece seyircilerle dolu değildi. Tüm rakiplerinin "Hak ettiler" raconuyla çıktığı kürsüde, Fenerbahçe Takımı'nın şampiyonluk kupasını evine getirmesini izleyen sevdalılardı onlar. Ve onlar; 17. şampiyonluğun apoletlerini Tuncay Şanlı ve Ümit Özat'ın omuzlarına atan büyük jüri oldular. 34 maçın kralı yaptıkları iki oyuncuyu, göz yaşlarıyla sahada bıraktılar, alkışlarıyla gönüllerine aldılar. Şampiyonluk gecesinde Haluk Ulusoy adını duyduklarında bağırmaya başladıkları gibi, susmayı da bilecek kadar olgundular. Ankaragücü'ne değerini verip, sadece seyirci değil, esasında, 'her şey' olduklarını gösterdiler. 'İsyanın takımı'nı tutan, kuruluş amacının 'vatan için nefer yetiştirmek' olan bir kulübün taraftarı olarak farklıydılar. Bu yüzden Ümit Özat ağlarken, onlar gülüyordu.
SARI-LACİVERT GECE
Onları formayla bu stada getirip, bu coşkuyu yaşatan İslam Baba'nın yazdığı gibi 'şampiyonluk büyüklüğü' değildi. Onlar 100 yıldır yetişen köklü çınarlardı aslında. İsyana gönül vermiş, en sert rüzgarlarda yıkılmamış, tarihi tanıklık ederek yaşamış, efsanenin yapraklarıydılar. Dün Saracoğlu'nda dostluğa açılmış kucaklarla, kupa kaldıran eller vardı. Dün başka bir geceydi. Hak edenlerin şampiyonluğu, kahramanların da hak ettikleri alkışı aldığı sarı-lacivert bir gece...