TERÖR saldırıları neyse ki biraz yatıştı. Şimdi konuya biraz daha sükûnetle yeniden dönebiliriz.
Gazetecilikle ilgisi olmayan siyasetçi, bürokrat, serbest meslek sahibi vs. pek çok kişi son zamanlarda "terör haberciliği" ile ilgili olarak bol bol atıp tuttu; sadece "içeriye" değil, "dış dünyaya" da "doğrusu budur" mealinde yol gösterdi.
Yol göstermeler iki yanlış varsayım üzerine oturuyordu: a) PKK'ya her zaman her yerde "terörist" demekle sorunun çözüleceği, b) "Dış basın" denilen amorf yapının PKK'dan başka her tedhiş teşkilatına "terörist" dediği (yani çifte standart uyguladığı). Varsayımlar yanlış olursa, sizi pek dinleyen olmaz. Hele hele, seslendiğiniz sektör ilkeleri konusunda Amerika'yı keşif zorluklarını çok uzun yıllar önce aşmışsa ve bugün bile her gün "acaba neyi nasıl daha doğru yaparız?" kaygısını taşımaktaysa...
Her sektörün sorunlarını öncelikle o sektörün kendi sorumluluğuna bırakmak gerekir. Hele hele "terörizm" gibi karmaşık konularda.
Göreceli bir kavramdır, "terörist".
İstanbul'da otel basan, turist rehin alanların bu kategoriye girdiğini bu ülkede kolay kolay anlatamazsınız... "Dış basın"ın saygın kesimi Irak'taki silahlı direniş gruplarına "terörist" yerine "insurgent" (isyancı) dediği halde, bunu görmezden gelenlerin kulakları da tartışmaya kapalıdır... Filistinli gazetecilerin bir kısmı İsrail ordusunun Lübnan'daki son harekâtını "terör eylemi" olarak tanımlamakta hiç tereddüt etmez vs vs...
Dürüst basın göreceli kavramların ne kadar suiistimale açık olduğunu da bilir. "Terörist" sözcüğünün kullanımında yer yer yaşanan tereddütün sebebi de işte bu mesleki kaygıdır.
Sanılıyor ki, bu konuda ezbercilik var. Oysa, uluslararası alanda pek çok meslek kuruluşu ve gazeteci, ortak bir dile mümkün olduğu kadar yakınlaşmak için sıkı çaba içinde.
Geçen yazılarımdan birinde, AB ile Güney ve Doğu Akdeniz'den toplam 37 ülkenin oluşturduğu EUROMED bünyesinde bir yılı aşkın süredir yürütülen kapsamlı bir çalışmadan söz etmiştim. EUROMED/Media toplantılarına katılan 50'yi aşkın gazeteci "Terörizme tahrik ve şiddet yanlısı radikalleşmeyi önlemek için medyanın rolü ne olmalı?" başlığı altında çalışma yapıyor.
Bu çalışmanın sonunda temel ilkeler belirlendi; devamı da gelecek.
İki hafta önce Lizbon'da EUROMED Bakanlar Toplantısı'na da sunulan "terör haberciliği" ilkelerinde şu noktaları dikkatinize sunmalıyım:
- Gazeteci, rolünün ne olduğu konusunda tam bilince sahip olmalı; hükümet veya tedhiş örgütlerinin yanında yer almamalıdır.
- Gazeteci kendisine dışarıdan yakıştırılan rollere karşı direnmelidir.
- Gazeteci sansürün her türüne karşı çıkmalıdır.
- Ortak davranış ilkeleri gerekir ancak bu ilkeler meslek örgütleri ve haber kuruluşları tarafından belirlenmelidir, yasama tarafından değil.
- Gazeteci, klişe ve kategori kullanımının tehlikelerini bilmeli; farklı siyasi / kültürel eğilimlere saygılı olmalı; habercilikte "insani" yaklaşımı rehber saymalı.
- Kurbanlarla ilgili bilgi ve görüntülerde etik hassasiyet daha da yüksek olmalı.
- Terör haberciliğinde doğru mesleki tavır için hükümet /devlet saydamlığı gereklidir.
- Gazeteci "hikaye"yi tüm yönleriyle anlatmalı; en azından "bir taraf"ın "hikayesi"ni incelerken tümüyle dürüst olmalıdır.
- Konuyu tartışmak / güncellemek için "sınırlar ötesi" forumlar oluşturulmalı.
n "Tek dil" meslek ruhuna aykırıdır; ancak "ortak dil"e etik bazda yaklaştıracak el kitabı, davranış kılavuzu vs. için çalışmalar daha da yoğunlaştırılmalıdır.
EUROMED ve benzeri platformlarda çalışmalardan sizi yine haberdar edeceğim. Okurlara tavsiyem, terör haberlerinde şu "ölçüm birimi"ni kullanmaları:
Bir haber ne kadar duygulara sesleniyorsa o kadar kötüdür; ne kadar akıllara hitap ediyor, ne kadar "yeni şeyler öğretiyorsa" o kadar iyidir. Çünkü...
Terör ancak akılla geriletilir, alt edilir.