HABERCİ SORUMLULUĞU, değişim süreçlerinde kurumlar arasındaki çekişmelere, değişim yanlıları ile statükocular arasındaki itişmelere azami dikkatle bakıp, hepsine eşit mesafede durulabildiği kadar durmayı gerektiriyor. Adli soruşturmadan yargıya uzanan süreçlerde zanlılara uygulanan muamele ve buna ilişkin mevzuatın takibi bu tür haberciliğin merkezindeki en hassas nokta. Çünkü epey bir süredir CMUK ve benzeri yasaların bazı kurumsal sancılara ve itirazlara yol açtığını, bunun belli ilkelere dayalı haberleri de zaman zaman yönlendirdiğini, başka deyişle gazeteciliğin süregiden bir ihtilafa alet edilmeye çalışıldığını biliyoruz. İşkence, kötü muamele, gözaltı ve tutukluluk süreleri vs. hepsi bunun içinde. Adalet ilkesi bellidir: Suçluluğu mahkeme kararıyla ispat edilene kadar herkes masumdur. İşbu ilke, gazetecilikteki iki payandayı, habercilik ve yorumculuğu da belirler.
***
Bu girizgaha sebebiyet veren husus, gazetenin 6 Ocak tarihli sayısında baş sayfadan Polisleri Ağlattılar, iç sayfada ise daha dramatik bir ifadeyle Hâkim Bıraktı Polisler Ağladı başlığıyla aktarılan bir habere gelen şikâyetler.
Habere göre Ankara'da hırsızlıktan gözaltına alınan 33 sanık tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Oysa sanıklar 440 kişilik bir polis ekibinin 3 aylık çalışması sonucunda yakalanmışlardı. Ve sanıklar serbest bırakılınca üzülen polislerden bazıları üzüntüden ağlamıştı.
Ankara'dan Enis Yıldırım'ın hazırladığı haber, takibat ve operasyon sürecini ayrıntılarla anlatıyordu. Daha sonra savcılık tarafından 16, nöbetçi mahkeme tarafından ise 17 kişinin serbest bırakıldığı kaydediliyor, bu arada bu karara sinirlenen bir emniyet amirinin "bu şekilde hırsızlıkların önüne nasıl geçeriz?" yakınmasına da yer veriliyordu.
Aralarında serbest bırakılanlardan birinin de yer aldığı 14 Sabah okuru, habere çok önemli bir soruyla itiraz etti.
"Bu şahısların neden serbest bırakıldığına dair hiçbir bilgi yok. Neden? Nedir bu kararın sebebi? Niye bunu öğrenemiyoruz?"
Hukukçu olduğunu söyleyen bir okur şöyle konuştu:
"Bu haber taraflı intiba uyandırdı bende. Bunu okuyan herhangi bir vatandaş, 'kahretsin bu yargıyı da hâkimi de' diyebilir. Ama bu ülkede işleyen bir sistem var. Hakimler de belli yasalara göre karar veriyorlar. Yargıya da söz hakkı vermeniz gerekir."
Muhabir Enis Yıldırım'a şikâyetleri aktardım. Haberde yargıya söz hakkı verilmediğine dair görüşler için, "Birincisi, hâkimler kararlarıyla ilgili olarak konuşmak istemiyorlar, ikincisi bu tür kararların dosyalarına ulaşamıyoruz" dedi.
Eksiklikler dengesizliğe yol açmış
HABERDE yorum anlamında iki alıntı var. "Yorum anlamında" derken sanıkların yakalanmasından serbest bırakılmalarına kadar süren gelişmelere dair kanaatleri kastediyorum.
BUNLARDAN biri, ismini vermeyen sitemkâr bir emniyet görevlisine, diğeri ise Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan'a ait.
BUNA mukabil, mahkemeyi temsil eden tarafa (hâkimlere) ait görüş mevcut değil.
DAHA önemlisi, okura anlatmak elzem olduğu halde, haberde 16 kişinin savcılık tarafından, 17 sanığın Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakılmasının nedenleri, hangi gerekçelere dayandırıldığı anlatılmamış.
YILDIRIM'IN dediği gibi hâkimlere veya dava dosyasına ulaşmak mümkün olmasa da sanıkların hangi yasa maddesine dayanılarak salıverildiği, bu uygulamanın ilk olup olmadığı, uygulamanın yaygınlığı vs. anlatılabilirdi.
AYRICA, polisleri üzdüğü belli olan bu kararı bir hukuk uzmanına yorumlatmak da mümkündü.
BU eksiklik, haberde dengesizlik oluşturmuş.
Okura yeterli bilgi vermeden polisyargı terazisinin yargı kefesine öfke duyma kapısı açılmış.
OYSA, biliyoruz ki gerçek çok taraflı.
En basit gibi görünen gerçek bile. İşimiz, okurlara merceği farklı açılardan tutabilmek.