Yeni dünyaya da, yeni Türkiye'ye de alışmak kolay değil.
Amerika merkezli ve askeri çözümlü eski model siyasetin felsefesini alaya alan fıkraları hatırlar mısınız? Bu fıkralardan birinde bir Bakanlar Kurulu toplantısında konuşulanlar konu edilmişti...
Bitmez tükenmez ekonomik krizlerden birinin daha yaşandığı günlerden birinde Bakanlar Kurulu yine toplanmış. Başbakan bakanlara krizden nasıl çıkılabileceğini gösteren formüller üretmelerini istemiş.
İçişleri Bakanı söz istemiş ve şu formülü önermiş:
- Sayın Başbakanım... Merkez Bankası'nda kalan son dövizlerimizle uzun menzilli bir bombardıman uçağı satın alalım ABD'den... Sonra bu uçağa bombaları yükleyip, ABD'ye gönderelim ve New York'u bombalayalım...
Başbakan İçişleri Bakanı'nın bu söylediklerini şaşırarak dinlemiş ve "New York'u bombalayarak ekonomik krizi nasıl çözeriz ki" diye sormuş.
Almanya ve Japonya gibi
İçişleri Bakanı formülün devamını şöyle anlatmış:
- Biz New York'u bombalayınca doğal olarak ABD bize savaş ilan edecektir... Bu savaşın sonunda ABD galip gelince bizi işgal edecektir... Sonra da 2'nci Dünya Savaşı sonunda işgal ettiği Almanya'yı ve Japonya'yı nasıl kalkındırıp zenginleştirdiyse, aynı durum bizde de gerçekleşecektir. Benim ekonomik krizi aşmak için önereceğim formül budur Sayın Başbakanım...
İçişleri
Bakanı'nın seslendirdiği bu formülün çarpıcılığı Başbakan'ı da, bakanları da etkilemiş... Bakanlar Kurulu üyeleri İçişleri Bakanı'nı alkışlamaya başlamışlar. Ama Dışişleri Bakanı bu sırada alkışlayanlara katılmak yerine önüne bakarak derin derin düşünüyormuş.
Ya biz galip gelirsek
Bu defa Başbakan ona dönmüş ve "ABD ile savaşmak formülünü beğenmedin mi" diye sormuş.
Dışişleri Bakanı bu soru üzerine durgunluğunun nedenini şöyle açıklamış:
- Sayın Başbakanım... ABD ile savaşmak formülü gerçekten ilgi çekici bir çözüm olabilir ekonomik krizden çıkış için... Ancak bütün ihtimalleri hesaba almamız da gerekiyor. Ya bu savaşta ABD değil de biz galip gelirsek ne yapacağız?
Eski Türkiye'nin siyaset felsefesini mizah yoluyla irdeleyen bir öyküde de darbe yapıp yönetime el koyan cuntacılar, elektrikler kesildiği için, darbe yaptıklarını radyodan ilan edememişlerdi... Bunun üzerine cuntanın lideri telefonda rastgele numaraları çevirerek, karşısına çıkacaklara birer birer darbeyi haber vermeyi bir çözüm yolu olarak düşünmüş ve ilk çevirdiği numaradan karşısına çıkan kişiye "Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu" demişti.
Dost-modern rüyalar
Telefonu açan kişi de "Ben savunma bakanıyım. Darbe yaptığınız için size teşekkür ederiz. Yönetimi nasıl ve kime devredeceğimizi biz de hükümet olarak aylardır bulmaya çalışıyoruz" diye cevap vermişti cuntanın liderine...
Ne dersiniz?...
Yeni Türkiye gerçekten eskisinden çok farklı değil mi?
Şimdi birileri beddualarla ve rüya tabirleri ile darbe yapmayı planlıyor. Bunlardan bazıları da ABD'de göçmen olarak yaşarken ABD'de de, Türkiye'de de yönetimi ele geçirdikleri rüyasını görmüyorlar mı?
Sonuçta Yeni Türkiye'de darbeciliğin "Dost-modernizm"i de, cemaatler aracılığı ile böyle aktarılıyor mizaha...