Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Ankara'ya boğaz mı yoksa denizin kendisi mi gelmeli?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve adayı Melih Gökçek'in yeniden seçildiği takdirde gerçekleştirmeyi vaat ettiği 18 projeden biri de "Ankara Boğazı"ymış. Buna göre Ankara Boğazı'nı oluşturacak ve ilk aşamada 11 ve ileride 43 kilometreye kadar uzanacak olan dev kanal etrafında villalar, yaşam alanları bulunacakmış...
Gökçek bu projenin ayrıntılarını anlatırken "Ankara'ya deniz getirmek imkânsız ama güneydeki İmrahor vadisinde Ankara'nın da bir boğazı olacaktır" demiş.
Bunları dinlerken Kemalistlerin "Devr-i Saadet" olarak gördükleri 1930'lara kaydı belleğim.
Atatürk'ün isteği ile Londra Büyükelçimiz Fethi Bey (Okyar) tarafından 12 Ağustos 1930'da kurulan ve Atatürk'ün kız kardeşinin bile katıldığı Serbest Cumhuriyet Fırkası, yine Atatürk'ün isteği üzerine 17 Kasım 1930'da kurucuları tarafından kendini feshetmiştir.

Ah bu muhalif gazeteciler
Çünkü yapılan ilk yerel seçimlerde Serbest Fırka'nın Ege'deki gücü anlaşılmış, partinin mitinglerinde de Tek Parti yönetimine karşı halkın yoğun tepkisi bulunduğu ortaya çıkmıştır. Atatürk fesihten önce Fethi Okyar'ı "Siz hemen birkaç ay içinde iktidara geçmek için uğraşıyorsunuz. Hiç beklemeğe tahammül göstermiyorsunuz" diyerek uyarmıştır.
CHP'nin organı "Hâkimiyet-i Milliye"de Falih Rıfkı'nın Serbest Fırka'yı destekleyen gazeteciler hakkında aşağıdaki görüşleri açıkladığı zaman dilimidir 1930'un kasım ayı...
"Hiç şüphe etmeyiniz, bütün bu muhalif gazeteciler, hepsi bir kelime ile alçaktır. Balkanlar'dan Amerika'nın öbür ucuna kadar böyle mahluklar, casus ve baba katili gibi en iğrenç mücrimlerle bir sıraya konulur ve şahsi hürriyetleri bile kendi ellerine teslim edilemez. Biz ise gazete denilen müesseseyi teslim etmişiz."

Ankara'ya deniz geliyor

Serbest Fırka'nın kapatılması ertesinde, aralarında Cumhuriyet'in sahip ve başyazarı olan Yunus Nadi'nin de bulunduğu eski Serbest Fırkacılar için siyasi polemiklerin dışındaki konulara kaymaktan başka çare yoktur. Mesela Sakarya Nehri'ni Karadeniz'i Ankara'ya ulaştıracak bir kanala dönüştürmek ve böylece Ankara'ya denizi getirmek gibi projeler ortaya atılır.
O günlerde Yunus Nadi'nin "Ankara limanı Kızılay'a mı Taşhan'a mı (Ulus) yapılmalı" sorunsalını irdeleyen bir başyazısına rastlamıştım arşivlerde dolaşırken.
Bugün Ankara'ya Boğaz yapmayı konuşurken 1930'u hatırladım. Eğer o dönemin yani 1930'ların siyasi havasını yakından tanımak isterseniz Beşir Ayvazoğlu'nun "Ateş Denizi"ni okumanızı bir kez daha öneririm.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA