Oğuz Haksever'le birlikte NTV'de hem radyoda hem de televizyonda yayınlanan "Makam Farkı" programı için besteleri ve şarkıları seçerken, 600 yıllık bir zaman dilimi içinde dolaştığımızın farkına vardım.
Abdülkadir Meragi'den Hafız Post'a, Ali Ufki'den Itri'ye, Dede Efendi'den Sadettin Kaynak'a, Münir Nurettin'den Alaeddin Yavaşça'ya uzanan bestekarların ve Fuzuli'den Yahya Kemal'e, Vecdi Bingöl'den Fuat Edip Baksı'ya uzanan güftekarların yapıtları arasında uzanan engin bir kültür birikimi var önümde... Aynı durum halk müziği için de söz konusu. Yunus Emre de, Pir Sultan Abdal da, Aşık Veysel de, Neşet Ertaş da bu kültürün temel taşları arasında.
Kısacası bu bir "Gecekondu Kültürü" değil. Yüzlerce yıllık deneyimleri içeren birikim bu... Neşeleri de kederleri de, bu coğrafyada yaşanılanlar etkilemiş.
Balıklar ve deniz
Ama bugünün siyasi polemiklerine ve kavgalarına baktığınız zaman kabile dönemini sanki dün geride bırakmış ve yeni kurulmuş bir devlette yaşadığınız izlenimine kapılmıyor musunuz? Tarihte hiçbir deneyim yaşamamış ve bellekleri bembeyaz olan insanlarının siyasi kavgalarına ve polemiklerine tanık olduğunuzu zannetmiyor musunuz zaman zaman?
Ve hatta Hayali'nin dizelerini hatırlayıp "Bunlar denizi bilmeyen balıklar mı acaba" diye düşünerek kendi kendinize mırıldanmıyor musunuz? ...
"Cihân-ârâ cihân içiredür arayı bilmezler
Ol mahiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler"
Sözlüklere baktığınız zaman Farsça'da "Mahi"nin "Balık", Arapça'da ise "Köle" anlamını taşıdığını görürsünüz. Ama mecazi anlamlar da taşıyor "Mahi" kelimesi. Mesela Farsça'da evrenin sonsuz bilinenler ve bilinmeyenler okyanusuna dalan arif ve kamil insanlara da, "Mahi" denilirmiş... Arapça'da ise "Mahi" kelimesi yıkıcı, yok edici insanları tanımlamak için de kullanılırmış.
Düşünün ki Kanuni Sultan Süleyman döneminde Padişah'ın nedimleri arasına giren ve seferlere katılan şair Mehmet Hayali (ölümü 1557), kendisini himaye eden iki Sadrazamın da (İbrahim ve İskender Paşalar) idam edildiklerine tanık olmuş. Kısacası bundan 500 yıl önce bile iktidar kavgalarına katılan ve sonlarını göremeyen insanları "Balık" olarak nitelemiş...
Bugünün balıkları
Acaba bugünün balıkları da bu coğrafyada yaşanılanların sadece televizyon dizilerinin senaryoları olduğunu ve İbrahim Paşa'nın da, Adnan Menderes'in birer dizi kahramanı olduklarını mı zannediyorlar?
Lale Devri'nin Sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa'nın veya Padişah 3'üncü Selim'in sonuna tanık olan besteciler ve şairler de, acaba, Patrona Halil'i veya Kabakçı Mustafa'yı sonunda başarıya ulaşan muhalif siyasi liderler olarak mı görmüşlerdi?
Kısacası biraz itidal, biraz hoşgörü ve biraz akıl her zaman her toplum için gereklidir. Ama özellikle bu coğrafyada siyaseti kavga ve çekişme zeminine taşımak, tarih bilincinden yoksunluktan başka bir şeyi ifade etmez.