Metin Akpınar'ın "Havlucu" tiplemesini hatırlar mısınız? Kıbrıs Krizi Yüzünden Türkiye ile Yunanistan arasında sıcak gerginliğin yaşandığı günlerden birinde Havlucu, berberde sakal tıraşı olmaktadır... O sırada bir Yunan jetinin havada manevralar yaptığını berberin vitrininden gören Havlucu, öfkeyle dışarı fırlar. Yerden bir taş alır ve Yunan jetine doğru atar. O anda Yunan jeti havada durur, Yunanlı pilot kabinindeki cam kapağı geriye doğru iterek açar. Beline kadar sarkar ve "Sen bu işe karışma Havlucu" diye seslenir.
Yurttaki ve dünyadaki olaylara bazen birey, bazen de toplum olarak, zaman zaman "Havlucu" gibi yaklaşmaz mıyız?
Akılsızlık örnekleri
Başlaması da bitirilmesi de elimizde olmayan gelişmeleri bazen şahsi meselemiz bazen de sadece Türkiye'yi ilgilendiren sorun olarak görmeye eğilimli değil miyiz?
Buna karşı çözümü bizim irademize endeksli olan gelişmeleri de "Dış güçler"e aktarır ve çözümsüzlüğü yeğ tutarız. Çözmemiz gereken sorunlarımızı "Kriz stokumuz"a ekleriz.
Örneğin "Suriye faciası" ne sadece Türkiye'yi etkileyen ve ilgilendiren bir sorun, ne de bunun başlaması ve bitirilmesi sadece Türkiye'nin atacağı adımlara bağlı.
Toplum mühendisleri
Örneğin Esad'ın bombalarından kaçıp canlarını kurtarmak için komşu ülkelere iltica eden Suriyeliler, Türkiye dışında Ürdün'e de Lübnan'a da gidiyorlar... Suriye krizi Lübnan'ı doğrudan siyasi istikrarsızlık ve şiddet şeklinde etkiliyor. Suriye yüzünden İsrail'i İran tehdit ediyor.
Suriye üzerindeki gerginlik, Amerika ile Rusya arasında Soğuk Savaş'ı hatırlatan bir çekişmeye dayandı.
Bir yanda da 1'inci Dünya Savaşı ertesinde Ortadoğu'nun sınırlarını çizen İngiliz ve Fransız diplomasi mühendislerinin yaptıkları hesap hataları var.
Bunun yanında da hem Irak'ta hem de Suriye'de devleti ele geçirip, azınlıkları yok sayan Baas'lı toplum mühendislerinin, o toplumları patlama noktasına getiren despotik ve militarist oligarşileri, bazıları tarafından istikrarın güvenceleri olarak görülüyor.
Ama bazıları bu karmaşık durumu anlamaya çalışmak yerine "Türkiye nerede yanlış yaptı" sorusundan yola çıkarak, olaya Havlucu gibi yaklaşmıyorlar mı?
Petrol kaynaklarını dışarıda bırakan ve Mezopotamya kültürünün insanlarını ikiye bölen Güneydoğu sınırımızı, üyesi olmadığımız Milletler Cemiyeti kararı ile 1925'te sanki biz mi çizmiştik?
Yeter artık!
Suriye konusunda sorumluluğumuz da var, krizden de etkileniyoruz ama ne krizin sebebi Türk Hükümeti'nin izlediği politikadır, ne de çözüm sadece bizim elimizdedir.
Buna karşı Kürt Realitesi'ni terörden soyutlayıp, kalıcı demokratik çözüme bağlama bizim meselemiz... İktidarı ve muhalefeti ile Türk'ü ve Kürt'ü ile toplumsal bir uzlaşmayı sağlar ve yeni bir özgürlükçü Anayasa yapabilirsek, "Türk Baasçılığı"nın son izleri de sosyo-politik yaşamımızdan buharlaşabilir.
Ne var ki Suriye'de Türkiye'yi "Havlucu" konumunda gösterenler, "Barış Açılımı" gündeme geldiğinde ecnebi oluveriyorlar.
Böylesine bir aymazlık aklı başında insanların canını sıkmaz mı?