Bazen kelimeler yere düşürülen yumurtalara benzermiş. Ne onları eski halleri ile geri alabilirmişsiniz, ne de kırılarak yarattıkları görüntüyü görmezden gelebilirmişsiniz.
Özellikle siyasi tartışmalarda farklı görüşlerin sahipleri, kelimeleri yere düşen yumurtaları hatırlatır biçimde kullanmaya başladılar.
Mesela bir siyasi iktidarı kelimelerinizle değil oylarınızla değiştirebilirsiniz. "Nasıl olsa oylarımla bu iktidarı değiştiremem, o zaman ağzıma gelen her kelimeyi bu iktidar hakkında kullanayım" demek herhalde alternatif bir çözüm değildir.
Çünkü bu kelimelerin oluşturduğu ortam, iktidar sahiplerinin de kelimeleri yere düşen yumurtaya benzetmelerine dayanıyor.
Hoşgörü, diyalog, nezaket ve benzeri kavramlar siyaset dünyasından dışlanıyor. Bu konuda en fazla özen göstermeleri gerekenler tabii ki iktidar sahipleri...
Ağızdan çıkanlar
Değerli romancı Garcia Marquez'in şu sözünü hep hatırlarım...
-Ağzıma giren her şey beni şişmanlatır, ağzımdan çıkan her şey de beni zor durumlara sokar!
Marquez'in bu sözünü doğrulayan bir örnek Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "Vardar Ovası türküsünde rakı kelimesi var, o türküyü söylemeyin" diye bir sanatçıyı uyarması değil mi?
Önceki akşam bir toplulukta bir sanatçı şarkılar, türküler söylemekteydi. Dinleyiciler "İlle de Vardar Ovası'nı istiyoruz" diye adeta tempo tuttular.
Yani şarkılarımızın, türkülerimizin içindeki rakı, şarap, içki, mey ve benzeri kelimelere takılıp, bunu da kırık yumurta etkisi yapacak şekilde seslendirmek, Bülent Arınç'ın dengeli ve ölçülü üslubuna ters düşmüyor mu?
Anlamsız tırmanma
Bu mantıktan giderek "Neyleyim yarsız döşeği" sözlerinin geçtiği diğer bir Rumeli türküsü olan "Kırmızı Gülün Alı Var"ı da müstehcen bulmak mümkün değil mi yani?
Bu yanlışın bir yansıması da değerli yazar Ahmet Ümit'in attığı "Rakıyı çıkarsan şu hayattan, ne sohbetin tadı kalır, ne dostluğun, ne akşamın, ne dolunayın, ne şarkının, ne aşkın..." şeklindeki tweete gösterilen tepki değil mi?
Birileri de bu tweet üzerine Ahmet Ümit'in romanlarının boykot edilmesi için tepki tweetleri atmaya başlamışlar.
Şarkılar da, türküler de, rakı da, Ahmet Ümit de bizim kültürümüzün öğeleri değil mi?
Yalanlar ve doğrular
Bu çizgiden giderek sofradaki kadehleri sürahi ile sohbet ettiren Tab'i Mustafa Efendi'yi de mi boykot edeceğiz? Ya da Ahmet Ümit'in "Patasana"sını, "Bab-ı Esrar"ını falan yok mu sayacağız?
Her şeyi bir anda yok saymak veya yok etmeye çalışmak bu kadar kolay mı?
"Bu iktidar döneminde özel yaşamlara müdahale edildi" diyenler sadece yalan söylüyorlar. Bu şekilde yakınanların medyasında bazı özel yaşamlar öylesine anlatılıp, teşhir ediliyor ki bu dönemde...
Buna karşı iktidar sözcülerinden birinin bir özensiz konuşması bu yakınmalara dayanak oluveriyor. Bazen susmanın konuşmaktan daha yararlı olduğunu görüyorsunuz.