Zaman zaman sizler de Nesimi'nin Haydar'ına imrenmiyor musunuz? Bazen gökyüzüne çıkıp âlemi izler, bazen de yeryüzüne iner ve âlem onu izler... Bugün yaşasaydı kozmik yolculuğunda herhalde yeryüzüne hiç inmezdi ve âlemin yaşadığı çılgınlıkları oradan izlemeyi yeğ tutardı.
Aslında izlenenler "Çılgınlık" değil de büyük bir "Tekrar"dan ibaret olabilir...
Şu Mısır'a bakın. Uluslararası barış için harcadığı çabalarla ün yapan Baradey'i darbeci general Sisi Başbakan olarak atamış.
Baradey'in yapacağı basın toplantısını izlemek için Cumhurbaşkanlığı'na gelen gazeteciler iki saat beklemişler. Derken Cumhurbaşkanlığı basın danışmanı gelmiş gazetecilerin yanına... Baradey'in başbakan falan olmadığını söyleyip, basın toplantısının iptal edildiğini söylemiş.
Bizler neler görmedik ki?
Bizde de 27 Mayıs darbesi olduğunda Milli Birlik Komitesi denilen cunta, gözaltına alınacak siyasetçilerin ve bürokratların bulunduğu listeleri kolluk kuvvetlerine dağıtmıştı... Bunlar listedeki isimlerin evlerini basıp, onları ite kaka kamyonlara bindiriyorlar ve Harbiye'ye götürüyorlardı.
Yakalanıp kamyona atılanlar arasında kıdemli diplomatlardan Selim Sarper de vardı.
Sonra anlaşıldı ki listeler yazılırken bir karışıklık olmuş. Meğerse Selim Sarper'in adı tutuklanacakların değil bakan yapılacakların listesindeymiş.
Sonunda Selim Sarper Milli Birlik Komitesi'ne getirildi ve Dışişleri Bakanı olduğu kendisine tebliğ edildi. Belki Baradey de "Başbakan olacaklar"ın değil "Tutuklanacaklar"ın listesindeydi Mısır'da...
Musaddık ve Allende...
Seçmen çoğunluğu tarafından yönetime getirilen bir siyasetçi güdümlü meydan ve sokak gösterileri sonunda askeri darbeyle ilk kez mi devriliyor sanki?
Dün Yeni Şafak'ta Abdullah Muradoğlu İran Başbakanı Musaddık'ın CIA güdümlü sokak gösterileri ertesinde 1953'te nasıl devrildiğini hatırlatmıştı. Şili Cumhurbaşkanı Allende de Santiago caddelerindeki tencereli tavalı gösteriler ertesinde CIA darbesi ile devrilip katledilmedi mi?
Bu durumlarda kendilerine "Sivil siyasetçi" denilen meslek sahiplerinin konumlarına bakmak gerekiyor... Çünkü biz de seçim kazanamadıkları için askeri darbelere bel bağlayan sivil siyasetçileri defalarca gördük.
Mısır'da muhalefet lideri olan Baradey'in darbenin başbakanı olmaya dönük iştihası, ilk kez görülmüş bir durum değil ki. Bizde de o zaman CHP Genel Başkanı olan siyasetçi 28 Şubat post-modern darbesini yapan cuntacılar için "Onlar da sivil toplum örgütü" dememiş miydi?
Seçmenin cevabı
Gerçek sivil toplum bu sözleri unutmadı ve CHP ilk seçimde barajın altında kaldı. Acaba bugünün CHP'si hangi konumda?
Örneğin CHP yöneticileri Gezi parkı eylemlerine katılır görüntü vererek mi, meşru, demokratik ve sivil siyaset yaptıklarını düşünüyorlar?
Oysa onlar da Kazlıçeşme'de bir yasal miting yapsalar... Hem kendi tabanlarının gücünü sergileseler, hem de sokak eylemleri ile bir yere varacaklarını sanan ve polisle çatışmaktan başka bir hedefe ulaşamayan kesimleri, meşru demokratik siyasetin çatısı altında toplasalar.
Ama TC Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde bu alternatifin gündeme gelmesi pek olası görünmüyor.
Bahtsız Gürsel Tekin
CHP içinde halka yakın olan ve aklıselimi temsil edenlerden Gürsel Tekin de bu hengâmede bahtının rüzgârına kapılmış durumda.
Baksanıza Gürsel Tekin'in yaşadıklarına...
Cumartesi akşamı Taksim'de gösteriler başlayınca yine polis TOMA'larla, tazyikli suyla ve gazla müdahale etmiş. Gösterileri "Herhalde" izlemek için orada bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ve beraberindeki milletvekilleri de müdahalenin ortasında kalmışlar. Gazdan etkilenen Gürsel Tekin de öfkesine hâkim olamamış ve "Sı..rım böyle milletvekilliğine de, size de" diye bağırmış.
Acaba "Size de" derken kendilerini yasal mitingler yerine sokak gösterilerine yönlendiren CHP yöneticilerini mi kastediyordu?