Bir türlü durmayan eylemleri "Anlamak" galiba bunları
"Önlemek" ten daha zor...
İç ve dış kaynaklı komplolara dönük iddiaları da tabii ki yok sayamayız. Ama eğer toplumun bir kesiminde bu tür kitlesel kalkışmaya hazır bir ortam olmasaydı, dünyanın bütün gizli servisleri ve çıkar lobileri ne yaparlarsa yapsınlar bir sonuç alamazlardı.
Başbakan Erdoğan'ın sert üslubunun veya Gezi Parkı'nda polisin göstericilere oransız şiddet uygulamasının da, bu çaptaki bir kalkışmaya neden olması mümkün değil.
Dünkü Vatan'da arkadaşımız Reha Muhtar kalkışmanın nedenlerini aramaya çalışırken, ilgi çekici şu tabloyu hatırlatmıştı:
Muhalif koalisyon "
- Bu denli 'geniş ve derin çaplı bir muhalif operasyonun', CNN'den BBC'ye, iş dünyasının krem de la kreminden, medyanın etkin bölümünü kapsayan algı yönetimine, beyaz önlüklü genç doktorlardan, lojistik destek ve kumanya hizmetine, etkin sendikaların ortak grev kararından, tarihte ilk kez ortak hareket eden BJK, FB, GS, Trabzon taraftar gruplarına kadar, kurulan 'geniş, derin ve büyük muhalif koalisyon' kör gözlerin bile görebileceği biçimde apaçık ortada durmaktadır..."
Mutsuz kesimler
Reha Muhtar bu "Koalisyon"un tahlilini de şöyle yapıyordu:
"- 2007'den bu yana, toplumun bir kesimi çok gerildi... Sadece hayat tarzı açısından değil... Hayatların devamı açısından esas olarak... Geçmişin bitmek bilmeyen darbe davaları, dava süreçleri, soruşturmaları, içeri alınmaları, özgürlükten yoksun bırakılmaları, bir kesim için azap verici çok ızdıraplı bir süreçtir... Bu süreci yaşayan insanların aileleri, yakınları, yakınlarının yakınları, dostları, arkadaşları, arkadaşlarının arkadaşları, meslektaşları, akrabaları, akrabalarının akrabaları vardır..."
Hayat tarzları endişesi
"- Bunlara, 'Gazi Mustafa Kemal'den esinlenmiş hayat tarzlarına', kişisel özgürlüklerine müdahale edildiğini düşünen, sıradan insanların oluşturduğu, orta sınıf kentli burjuvaziyi ekleyin... Onların, ikinci üçüncü kuşak kentli ve internetten dünyayla bütünleşmiş çocuklarını da ekleyin... 'Tepkinin doğal kaynağını' bulacaksınız..."
Olayları anlamaya çalışırken tabii ki genlerimizdeki siyasi bilgileri de devrede tutmamız gerekiyor.
"Rotahaber.com"daki Ünal Tanık'ın yazısı da bu siyasi bilgilerimize ışık tutabilir.
Onursuzca indirmek
Ünal Tanık, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin koleksiyonlarından 1989'un iki manşetini yazısının içine yerleştirmişti. Bu manşetlerde Cumhurbaşkanı olmaya hazırlanan Başbakan Turgut Özal hakkında görüş açıklayan o zamanki SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal'ın şu cümleleri vardı:
"- Özal'ı onursuzca indiririz!"
"- Özal sivil diktatördür!"
Olaylarda Başbakan Erdoğan'ın neden hedef alındığını da sanırım genlerimizdeki siyasal bilgilerden anlayabiliriz.
Baykal da indirilmedi mi?
Bu bilgilere göre seçilmiş liderler seçimle değiştirilmez, "İndirilir"ler.
İşin garibi Deniz Baykal Başbakan olamadı, ama o da indirilmedi mi? Onu kasetle indirenler, şimdi Başbakan Erdoğan'ı eylemli kalkışmayla indirmek isteyenlere destek vermiyorlar mı?
Bakalım yeni yazarımız ve "Aramıza hoş geldin" dediğimiz arkadaşımız Rasim Ozan Kütahyalı, olaylara hangi açıdan yaklaşacak...