Coşkun Sabah'ın "Anılar"ını dinliyordum.
"Bu akşam içimde hüzün var
Gözümde canlandı anılar
Ağlamak istiyorum haykırmak istiyorum
Bu akşam içimde hüzün var"
Müzik-çaların sesini kıstım ve kendi anılarıma daldım.
1960'ın 27 Mayıs'ında sabaha karşı telefonla uyandırıldık ve radyoyu açtık.
Albay Alpaslan Türkeş'e ait olduğunu sonradan öğrendiğimiz sesin sahibi darbenin anonsunu yapıyordu.
-... İçine düştüğümüz kardeş kavgasını önlemek için Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur.
CHP Parti Meclisi üyesi olan babam bu anonsu duyunca ufak bir valize bir şeyler koymaya başladı.
Sordum ne yaptığını.
- Askeri darbe olmuş. Birazdan hepimizi toplarlar, dedi.
Darbeler kime karşıdır?
Ben o yıl üniversitedeki kavgalardan "Darbe"nin ne anlama geldiğini öğrendiğim için babamı uyardım.
- Babacığım bu darbe CHP'ye değil Demokrat Parti'ye karşı yapıldı. CHP'lilere bir şey olmaz...
Babam itiraz etti.
- Sen bilmezsin, askeri darbeler sivil siyasetçilerin ve sivil siyasetin tümüne karşı yapılır!
Babam yerli malı darbeler hakkında bilgi sahibi olmayan kuşaktandı. Ben ise darbelerle iç içe yaşamayı öğrenecek olan kuşaktan olduğum için, bu konuda ondan daha fazla bilgiliydim.
Aynı pazar sabahı yeni görevi için İstanbul'a yerleşip ev tutan İsviçreli bir dostum, ilk yürüyüşünü yapmak için sokağa çıkmış.
Misafirperverlik mi?
Yolda yürürken Levent'teki evlerin pencerelerinden sarkan insanlar ona el sallıyor, bir şeyler sesleniyorlarmış.
"Bu Türkler ne kadar misafirperver. Semtteki yeni komşularına sevgi gösterisi yapıyorlar" diye düşünmüş İsviçreli yönetici.
Sonra anlamış ki, pencerelerdeki insanlar "Darbe oldu, sokağa çıkma yasağı var" diye uyarmaktaymışlar onu.
Aradan 11 yıl geçmişti.
12 Mart 1971 darbesi olmuş ve arkasından nisanın sonunda sol olan ne varsa hepsini hedef alan "Balyoz Harekâtı" gelmişti.
Sabah Cumhuriyet'e geldim. Gazete kapatılmıştı. İlhan Selçuk'un gözaltına alınıp, belirsiz bir yere götürüldüğünü söylediler.
Nadir Nadi'nin odasına girdim. Gazetenin çoğunluk hissesine sahip olan "Aile"nin fertlerinin, kendisini başyazarlıktan aldıklarını söyledi bana.
O sırada Hukuk Fakültesi'nde Medeni Hukuk hocam olan ve Cumhuriyet'te de yazan Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Nadir Bey'e geçmiş olsun ziyaretine geldi.
Karşılıklı oturdular.
Bunlar Atatürkçü mü?
Velidedeoğlu "Nadir Bey galiba bunlar Atatürkçü değil" dedi.
Nadir Bey de "Evet, benim de içime bir kuşku düştü" diye cevap verdi Velidedeoğlu'na.
Eğer 12 Mart yerine 9 Mart darbesi yapılsaydı, rejimin daha Atatürkçü olacağını daha sonra "Madanoğlu Cuntası" davasının duruşmalarından öğrenmiştik.
12 Mart 1971 rejiminin "Balyoz Harekâtı"ndan bugünün "Balyoz Davası"na uzanan anılarla dolu yaşadığım yılları düşünürken müzik-çaların sesini açtım.
Bu defa Neşet Ertaş "Bağa Gel Bostana Gel"i söylüyordu:
"Bağlar narsız olur mu
Gönül yarsız olur mu
Ben eyledim sen etme
Kul kusursuz olur mu"