PKK'nın terör eylemleri toplumu germeye yetmiyormuş gibi, bazıları toplumsal ve bazen de bireysel yaşamlarda kin ve nefreti seslendirerek, silahsız teröre katkıda bulunuyorlar.
Buna bir örnek önceki günkü Beşiktaş-Galatasaray maçında yedek kulübesinin hemen arkasındaki tribünde bulunan bir Beşiktaş taraftarının Terim'e küfür etmesi olamaz mı?
Kim bilir özel yaşamında çözüm bulamadığı ne tür sorunları ve ne çeşit tatminsizlikleri var ki, misafir olarak geldiği sahada takımını yönetmeye çalışan bir önemli spor adamına tribündeki kalabalığın arasından küfrederek, yaralı egosunu onarmaya çalışıyor.
Oysa Fatih Terim'in geçen hafta takımının galibiyetini yorumlamasını isteyenlere "Sekiz şehit varken üç puana mı sevineceğiz" dediğini hatırlasa, futbola da nefreti ve öfkeyi taşımanın bir anlamı olmadığını belki düşünebilirdi.
Karmaşık beyinler
Ama insan beyni çok karmaşık bir mekanizma.
Diyelim ki oğlunuz veya kızınız evlenmiş.
Nikâhın kıyılmasının ertesi günü, gelininizi veya damadınızı üzecek, kıracak sözleri üstelik medya organlarına demeç olarak vermek, işte bu karmaşık beyinlere örnek olarak gösterilemez mi?
Ne yazık ki bunlara da sık sık tanık oluyoruz.
Ve bu tür hezeyanları haber olarak kullanmaktan da hiç geri kalmıyoruz.
Osmanlı-Amerikan şair-yazarı Lübnanlı Halil Cibran'ın (1881-1938) şöyle bir sözü vardır.
- Susmanın erdemini gevezelerden, hoşgörülü olmayı bağnazlardan, nezaketi kaba insanlardan öğrendim. Ama nedense bu öğretmenlerime hiç minnet duymuyorum.
Gerçekten toplumsal ve özel yaşamımızda bize çok şey öğreten ve asla onlar gibi olmamamız gereken sayısız öğretmenlerimiz yok mudur?
Hangi öğretmenler?
Demokratik siyasetin diyalogun ve uzlaşmaların mesleği olması gerekirken, bizlere bunu "Kamplaşma", "Kavga", "İnatlaşma" biçiminde öğretenler yok muydu?
Laiklik farklı inançlar karşısında özellikle devletin eşit davranması ve hoşgörünün temel değer olarak kabul edilmesi anlamını taşırken, acaba hangi öğretmenler laikliği din karşıtı bir öğreti olarak resmi ideolojimize yerleştirdiler?
"Çağdaş Uygarlık" kavramının içine ırkçılığı, içe kapalılığı, kökten devletçiliği, tek sesliliği yerleştiren öğretmenlerimize minnet duyabilir miyiz?
"Siyaset alanı" açılmışken Kürt sorununu teröre endeksleyen öğretmenlere teşekkür mü borçluyuz?
Spora küfür etmeyi ve kavgayı sokanlar, evlatlarının evlenmesini sadistçe söylemlerle kutlayanlar, bunu hangi öğretmenlerden öğrendiler acaba?