Çok sık tekrarlanan bir genelleme var...
Burjuva sınıfı oluşmadan demokrasi olamaz, derler...
Bizim dilimize "Kentsoylu" şeklinde aktarılan bu kavrama dayalı olarak yapılan çeşitlemeler, bir noktada Türkiye'nin de bulunduğu ülkeler grubunda demokrasinin sağlıklı yaşamasının zor olduğu görüşünde birleşir.
Çünkü bu coğrafyada ne Rönesans ve Reformasyon ne de Sanayileşme devrimleri yaşanmıştır.
Oysa zamanın hızlandığı ve yüzlerce yıl süren çağ dönümlerinin neredeyse her yıl gerçekleştiği günümüzde, "Burjuvazi"nin yerine "Orta sınıf"ın veya "Tüketici"nin geçtiğini görmezden gelmek mümkün olmamalıdır.
Bu değişim tabii ki sermaye ile emek arasındaki ilişkilerin buharlaştığı veya kesimler arasındaki refah farklarının yok olduğu anlamına gelmiyor.
Tüketici sınıfı
Ama özellikle teknolojiden yararlanma açısından eski sınıf farkları pek kalmadı.
Çok zengin de çok yoksul da neticede cep telefonuna veya düz ekran televizyon alıcısına sahipler.
Çok zengin de çok yoksul da aynı şirketlerden GSM hizmeti alıyorlar, hepsinin televizyon ekranlarında aynı diziler var.
Olsa olsa zengin, üzeri kıymetli taşlarla kaplı bir cep telefonundan konuşarak farkını ortaya koyabilir.
Aynı durum karar vermeyi yönlendiren bilgilere ulaşımda da geçerli.
Eski günlerde siyaseti ve diplomasiyi ilgilendiren "Bilgi" bir avuç siyasetçinin ve bürokrasinin ulaşabildiği bir olguydu.
Sanayi ve ticarette de bilgiye ya patron ya da üst yönetici ulaşabilir ve kararı onlar verirlerdi.
Bilgi de kitleye açıldı
Şimdi bilgiye ulaşmak da kitleselleşti.
Yazılı ve görsel medyanın haberleri yanında Wikileaks benzeri yayınlarla ve sayısız internet siteleri ile her çeşit bilgi kitlelere açıldı.
Yani "Biz onların sahip olduğu demokrasiye pek ulaşamayız" benzeri yorumların artık fazla anlamı yok.
Hele bir kuşak öncesinde küçük esnaf olanların torunlarının sahip oldukları servete dayanarak kendilerini aristokrat veya burjuva konumunda görmeleri, halkı cahil ve bilinçsiz gibi suçlamalara hedef kılmaları, sadece gülünçtür.
Bilelim ki bunca alışveriş merkezini feodalitenin kölesi olan marabalar doldurmuyor.
Bunca otomobili, sadece zenginler satın almıyor.
Herkes imtiyazlı
Yurtdışına çıkmak, uçakla seyahat etmek, her tatilde kıyı kentlerindeki turistik tesislere akın etmek, imtiyazlı bir sınıfın tekelinde değil.
"İşçi" artık aynı zamanda "Tüketici" de.
Eski köylüler yeni kentlerin ağırlıklı sakinleri.
Şimdi farklılıklar, alt-kimlikler üzerinde oluşmakta.
Etnik özelliklerin, inançlara dayalı farklı yolların, her çeşit bireysel tercihlerin sahipleri, özgür ortam özlemini eskisinden daha yüksek tempoda seslendiriyorlar.
Siyasetçilerin de bu yeni ortamın farkında olmaları şart.
Kimse ağabey istemiyor
Meydan mitinglerindeki "Kürt kardeşlerimiz" veya "İşçi kardeşlerimiz" benzeri hitaplar galiba artık bırakılmalı.
Artık kimse veya hiçbir kesim kendilerini "Kardeş" olarak gören "Ağabeyler" in lütfuna muhtaç değil.
Herkes eşit vatandaş, herkes eşit birey artık.
Yani artık kitlelere ulaşmak yetmiyor.
Bireylere de ulaşmak şart.
Aynı marka otomobilden sayısız farklı model üreten otomotiv şirketlerinin pazarlama bölümleri kadar yaratıcı olmak zorunda artık siyasetçiler.