Hazirandaki genel seçimde AK Parti'nin birinci olacağı kesine yakın belli.
Bu bakımdan merak edilen konu kimin seçimi kazanacağına ilişkin değil.
- CHP'nin oy oranı ne olacak?
- MHP barajın altında kalabilir mi?
- AK Parti tek başına Anayasa değiştirecek milletvekili çıkartabilecek mi?
Bu tür sorulara cevap aranıyor siyaset dünyasında...
Bu soruların birincisi bana göre en önemli olanı.
Yani CHP'nin seçimlerde alacağı oyların oranı, Türk demokratik siyasetinin bundan sonraki oluşumunu dramatik biçimde etkileyecektir.
Hep aynı oranlar
Dünkü Sabah'ta arkadaşımız Mahmut Övür şu değerlendirmeyi yapmıştı:
"- Şimdi 9 yıllık AK Parti iktidarından sonra bir seçime gidiyoruz. Siyasi atmosfer sarsıcı bir sürprize, yani birinci partinin değişeceğine işaret etmiyor. Anket sonuçları da toplumun nabzı da bunu gösteriyor. Ama başka sürprizler olabilir. Bağımsızların sayısının artması ve bir partinin baraj altı kalması gibi...
- Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde CHP de sürpriz bir yükseliş gösterebilir. CHP'nin sürpriz yapabileceğine eski yönetime yakın isimler bile inanmıyor. Araştırma şirketleri ise yüzde 24-26 bandında gösteriyor."
Mahmut Övür bu değerlendirmesinin ötesinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in kendisine "İnanmayacaksın ama yeni bir kamuoyu araştırmasının sonuçları çok çarpıcı. AK Parti ile aramızdaki fark bir puana indi" dediğini de yazmıştı.
Yüzde 30'lar mı?
Ancak Övür "Doğrusu şu ana kadar yayınlanan kamuoyu araştırmalarının aksine CHP'nin yüzde 30'lar civarında olacağını düşünen biri olarak, bu rakamı gerçekçi bulmadım" şeklinde düşüncesini açıklıyordu...
CHP'nin alacağı oyların oranı üzerindeki çeşitlemelerin işaret ettiği dramatik gerçeği unutmamalıyız.
En eski ve devletle en fazla özdeş görünen bu partinin uzun yıllardır seçimlerde aldığı sonuçlar bir kısır döngüyü işaret ediyor
CHP bırakın tek başına iktidar olmayı, oy oranını yüzde 30'lara yaklaştırabilmeyi de "Başarı" olarak gören bir çizgide.
Buna karşı CHP yönetimleri Derin Devlet'le aynı titreşim katsayısına sahip olmalarını "Siyasi ağırlık"larının kanıtı olarak sunmaktalar.
Bu açıdan CHP'nin fiili siyasi ağırlığı da "Vesayetçi Demokrasi"nin hareket alanının daraldığı ölçüde azalmakta.
TBMM yerine Anayasa Mahkemesi'nden veya Genelkurmay muhtıralarından demokratik siyasete ağırlık koymanın sonu olmadığı belli artık.
Çıkış yolu bu mu?
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP bu değişime karşı merkez-sağın tasfiye ettiği partilerin adayları ile seçmen önüne çıkmayı deniyor şimdi. Başka bir deyişle Süleyman Demirel, şimdi CHP'nin etkili ismi gibi.
Demirel CHP'nin adaylarını da belirleyebiliyor.
Önümüzdeki haziran seçiminde bu deneme de bir sonuç vermezse ve CHP yine yüzde 25'ler dolayında oy almayı başarı olarak görürse, bu partinin gelecekteki varlığı ciddi biçimde tartışılır olacaktır.
Hiç iktidar adayı olamayan ve kendi kadroları içindeki hizipleşmelerin bitmez tükenmez kavgasını iktidar olma mücadelesinden daha önemli gören, kurultay zaferlerini seçim zaferlerinden önemli bulan bir siyasi oluşumun, Türk siyasetinin geleceğindeki yeri ne olacaktır?
Bu gerçeklerin ışığında CHP'nin oy oranı, AK Parti'nin oy oranından daha fazla merak edilmektedir.