Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Ağlamak ve sızlanmak siyasi geleneğimizden çıkmalı...

Başbakan Erdoğan'ın genel seçim öncesi AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşma, topluma gerçekten iyimserlik aşılaması gereken ekonomik verilerle doluydu.
Erdoğan'ın verdiği bilgilerden bazılarını yeniden hatırlayalım...
- Türkiye 2010 yılında yüzde 8.9 büyüme ile Avrupa ve OECD ülkeleri arasında birinci sırada. Türkiye ekonomisi 2010'un son çeyreğinde ise Çin ve Singapur'dan sonra, dünyada üçüncü büyüme oranını yakaladı. 2010 sonunda milli gelirimiz tarihinde ilk kez 1 trilyon sınırını aşarak 1 trilyon 105 milyar Türk Lirası seviyesine yükseldi. Dolar cinsinden milli gelirimiz ise 736 milyar dolar... Kişi başına milli gelir seviyesine baktığımızda; küresel kriz öncesindeki, 2008'deki gibi 10 bin doları aşarak 10 bin 79 dolar seviyesine ulaştı.

Maastricht kriteri

- Kamu net borç stokunun Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranı 2002'de yüzde 61.4 iken 2010 sonunda küresel finans krizine rağmen yüzde 28.7 gibi rekor bir seviyeye geriledi. AB tanımlı genel yönetim borç stokumuz da 2002'de yüzde 73.7 iken bu oranı da 2010 sonunda 41.6'ya çekmeyi başardık. Borç oranlarında AB'deki birçok ülkeden daha iyi durumdayız. Maastricht kriteri olan yüzde 60'ın çok altında bir orandayız.
- Mart ayında enflasyon yüzde 0.42 arttı. 12 aylık enflasyon yüzde 3.99. Göreve geldiğimizde bu enflasyon yüzde 30'du, şimdi neredeyse onun 10'da birine düştük. Bu, bir hayal, ulaşılamaz bir hedef olarak görülürdü. Hamdolsun bunu başardık. Azmettik, sabrettik, hedefimize kilitlendik, kendimize, ülkemize inandık ve bunu başardık.

Görmezden gelinebilir mi?
İyimserlik yaratması gereken bu rakamlar Türkiye'nin siyaset geleneği gereğince rakip partiler tarafından görmezden gelinecektir.
Neticede Türkiye bir genel seçime gidiyor.
Türk siyaset geleneğinde başarılı olmak için ağlama ve sızlama seslendirmenin daha fazla prim yaptığına dönük köklü bir inanç vardır.
Oysa gelişmiş demokrasilerde, tüm toplumun ufkunu açacak ekonomik gelişmelerden ötürü yas tutulmaz.
Bunun yerine başarılar yetersiz bulunur ve iktidara alternatif gösterilen partiler, kendi iktidarlarında daha büyük başarılar elde etmeyi hedeflediklerini açıklarlar.
Bir başka gerçeği yeniden hatırlayalım.

Tek partili iktidarlar

Türk ekonomisi demokrasi döneminde tek partili iktidarların icraata kilitlendikleri dönemlerde büyümüş, yatırımlar artmış, alt ve üstyapı yenilenmiştir.
Menderes'in, Demirel'in, Özal'ın ve şimdi de Erdoğan'ın iktidar yılları buna kanıttır.
Türkiye'nin kayıp yıllarını ise askeri geçiş dönemleri ile koalisyonlu iktidarların bulunduğu zamanlar oluşturmuştur.
Bu bakımdan önümüzdeki haziran genel seçimlerinden de bir tek partili iktidarın çıkması ülke için daha hayırlı olacaktır.
Dilerim özellikle ana muhalefet CHP, ağlama sızlama siyaseti yapmak yerine alternatif icraat programları ile topluma daha büyük bir Türkiye vaat ederek seçmen önüne çıkar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA