Libya'nın bombalanmasına dayanan kriz ne "Savaş"ın ne de "Diplomasi"nin tanımlarına uyuyor.
Ancak birden fazla ülkenin müttefik olarak bir askeri operasyonda yer aldıkları zaman en fazla rastlanan durumlardan biri Libya harekâtı için de söz konusu.
Böyle ittifak içinde gerçekleştirilen askeri operasyonlarda, müttefikler sonunda düşmandan çok birbirlerinden nefret etmeye başlarlar.
Şu anda Sarkozy'ye duyulan öfke, Kaddafi'ye duyulandan fazla değil mi?
Libya'nın bombalanmasında ise aslında düşman yok.
Her açıklamada "Kaddafi hedef değildir" denilmiyor mu?
Ayrıca her konuşan yetkili "Kara operasyonu, yani işgal yok" demiyor mu?
Ve bu karmaşık durumda "Türkiye neden böyle davranıyor" diye sorgulayanlar da var.
Türkiye'nin Libya Krizi'ne ilişkin olarak izlediği politikayı Başbakan Erdoğan dün AK Parti grup toplantısında açıkladı.
Türkiye'nin konumu
Şu noktaları vurguladı:
"- Türkiye, asla ve asla Libya halkına silah doğrultan taraf olmayacaktır... Biz çatışmanın zulmün, baskının tarafında değil, hakkın, adaletin kucaklaşmanın yanındayız. Bizim Libya ile ilişkimiz petrol ilişkisi değil. Bunu Libya'daki kardeşlerimiz de biliyor.
- Libya'da hadiseler başladığından itibaren her iki tarafla diyaloglarımız oldu. Kaddafi'yle görüşmelerimiz bizzat oldu. Oğluyla da yaptık, Başbakanıyla da... Neden? İlişkinin koptuğu an diplomasi de biter. Libya'daki değişimin kansız olması için kılı kırk yardık ama maalesef bunu başaramadık."
Evet... Gerçekten ilişkinin koptuğu an diplomasi de bitiyor.
Diplomasinin bittiği anda ise savaşın başlaması gerekmez mi?
Kim bombalayacak?
Oysa Libya'yı kimin bombalayacağı konusu şu anda diplomasinin en öncelikli uğraşını oluşturmakta.
Mesela operasyon Sarkozy'nin güdümünden alınıp NATO şemsiyesi altına nasıl kaydırılacak?
Bu sorunu konuşmak için NATO Avrupa Kuvvetler komutanı yarınki perşembe günü Ankara'ya geliyor. Bu arada Almanya'nın da bombalamaya ilişkin olarak Türkiye'yle aynı çekincelere sahip olduğu biliniyor.
Bombalamayı şiddetle kınayan Rusya'nın ikna edilmesi de diplomasinin bir başka sorununu oluşturmakta. Perşembe günü Fransa dışişleri bakanı Moskova'ya gidecek. Rusya son olarak sivillerin zarar görmesini engellemenin en iyi yolunun ateşkes sağlanması olduğunu açıklamıştı.
Ya Kaddafi kalırsa...
Tabii bir de bu bombalama operasyonu sonrasına dönük beklentiler meselesi var gündemde.
Mesela Guardian gazetesinin dış politika yorumcusu Simon Tisdall'ın gündeme getirdiği şu ihtimali de herhalde düşünmek gerekiyor:
"Bu kadar şeytanlaştırdıktan sonra, Batılı liderler Kaddafi'nin iktidarda kalmasına göz yumamaz. Ancak uzak durma sözü verdikleri işgal olmadan da, Kaddafi fiilen bölünmüş bir Libya'nın Batı ve Güneyinin hâkimi ve intikam yemini etmiş son derece tehlikeli bir lider olarak hayatta kalacaktır."